ZIRVALIK AYI BİTTİ; SAFLAR VE UYANIKLAR ŞİMDİ BAYRAM
YAPIYOR!!!
Bu yazımı, Barış ve Demokrasi
Partisi (BDP) içinde bir
karikatür
gibi duran ve sehven milletvekili
seçilmiş olan dinci-sömürgeci,
gerici unsur
Altan Tan’a ithaf ediyorum.
---------------
Bu yazıyı yayınladıktan sonra gece saat 1.35'te (21 Ağustos Salı gecesi)
Facebook farafından sayfam geçici olarak engellendi.
Facebook kimin hizmetindedir? Dincilerin hizmetinde midir?
Amerikan şirketleri dincileri koruma ve kollama görevi mi üstlendi?
---------------

Baştan sona yalandan ibaret olarak icat edilmiş olan bütün
gerici dinlerde (Musevilik, Hristiyanlık, İslam) oruç denilen zırvalık
bulunuyor. Fakat oruç adı verilen ve belli bir süre aç kalmaktan ibaret ola
n bu
z ırvalığın neden yerine getirildiği, neden oruç tutulduğu mantıklı bir izahtan
yoksun kalıyor. İzah edilmek yerine, Kuran’da da belirtildiği üzere, eski dinlerde bu farz yerine getirildiği için İslam da da orucun farz (mecburi)
olduğu söyleniyor. Öte yandan İslam’da Ramazan Bayramı diye bir şey yoktur. Bu
bizim ülkemizdeki dinciler tarafından uydurulmuştur. İslam’da oruç ayının
bitiminden sonra “Fıtır sadakası” verildiği için “Fıtır bayramı” vardır. Fıtır
kelimesi Farsçadır ve “yaratılış” anlamına gelmektedir. Türkçe’de “fıtır
vermek” yerine “fitre vermek” deyimi kullanılmaktadır. Şaşa ve gösteriş düşkünü
İslamcı kapitalistler konu “fitre vermek” olunca sessizliği tercih
etmektedirler. Çünkü fitre verdikleri meçhuldür. Tayyip Erdoğan ve eşi
fakirlerin iftar sofralarına bir gösteriş olarak katıldığı halde fakirlere fitre
verdiği duyulmuş değildir. Bundan başka İslama göre fitreler fakirlere
verilmesi gerekirken devlet kurumları olan TSK Vakıflarına fitre verildiği
bilinmektedir. 
n bu
z ırvalığın neden yerine getirildiği, neden oruç tutulduğu mantıklı bir izahtan
yoksun kalıyor. İzah edilmek yerine, Kuran’da da belirtildiği üzere, eski dinlerde bu farz yerine getirildiği için İslam da da orucun farz (mecburi)
olduğu söyleniyor. Öte yandan İslam’da Ramazan Bayramı diye bir şey yoktur. Bu
bizim ülkemizdeki dinciler tarafından uydurulmuştur. İslam’da oruç ayının
bitiminden sonra “Fıtır sadakası” verildiği için “Fıtır bayramı” vardır. Fıtır
kelimesi Farsçadır ve “yaratılış” anlamına gelmektedir. Türkçe’de “fıtır
vermek” yerine “fitre vermek” deyimi kullanılmaktadır. Şaşa ve gösteriş düşkünü
İslamcı kapitalistler konu “fitre vermek” olunca sessizliği tercih
etmektedirler. Çünkü fitre verdikleri meçhuldür. Tayyip Erdoğan ve eşi
fakirlerin iftar sofralarına bir gösteriş olarak katıldığı halde fakirlere fitre
verdiği duyulmuş değildir. Bundan başka İslama göre fitreler fakirlere
verilmesi gerekirken devlet kurumları olan TSK Vakıflarına fitre verildiği
bilinmektedir. 
İslamiyet öncesi
Arapların iki bayramı mevcuttur. Muhammet bu iki bayramı tasfiye ederek onların
yerine dinci-sömürgeci bayramlar olan Kurban Bayramı ve Fıtır (Ramazan)
Bayramını getirmiştir. Dolayısıyla bu iki bayram Muhammet’in ideolojik-politik
yapısına göre uygulanan, kutlanan bayramlardır. Ve Arap olmayan diğer milletler
için dinci-sömürgeci ve asimilasyoncu “bayram”lar, “kutlamalar”dır. Bu nedenle Türk
ve Kürt halkının ve de diğer halkların Arap dinci-sömürgeciliğinden ve
asimilasyonundan korunmak için bu bayramları kutlamamaları gerekir. Bu
bayramları teşvik edenler Arap dinci-sömürgeciliğinin işbirlikçisi Arap
casuslarıdır. 

İslamiyette davullu,
iftar sofralı bir gösteriş halinde olan oruç ayı Hristiyanlık için böyle
değildir. Onlarda olay gizli yapılmalıdır ve yine onlarda orucun içeriği aç
kalmak değil başka amaçlar gözetilmektedir. Şöyle ki: Matta 6.16-18 ayetler:
“Oruç tuttuğunuz zaman, iki yüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm veririler. Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanıza oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”
“Oruç tuttuğunuz zaman, iki yüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm veririler. Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanıza oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”
Kutsal Kitabın İşaya 58. bölümü
Tanrı’nın oruç için olan isteği hakkında bize yeterli bilgi verir:
1 Yüksek sesle çağır, esirgeme, sesini boru gibi yükselt, ve kavmıma
günahlarını, ve Yakup evine suçlarını
bildir. 2 Halbuki her gün beni arıyorlar, ve
yollarımı bilmekten hoşlanıyorlar; adalet etmiş ve Allah’ın hükümlerini
bırakmamış bir millet gibi benden doğru hükümler soruyorlar; Allah’a
yaklaşmaktan hoşlanıyorlar. 3 Niçin oruç tuttuk da görmiyorsun? Canımızı alçalttık da bilmiyorsun?
diyorlar. İşte siz orucunuz gününde işinizin peşindesiniz, ve bütün
işçilerinizi sıkıştırırsınız.
4 İşte siz kavga ve çekişme için, ve kötülük yumruğu ile vurmak için oruç tutuyorsunuz; bugün öyle oruç tutmuyorsunuz ki, yüksek yerde sesinizi işittiresiniz. 5 Benim seçtiğim oruç, insanın canını alçaltacağı gün, böyle mi olur? Saz gibi başını iğmek, ve altına
çul ve kül
sermek mi? buna mı oruç, ve Rabbe makbul gün, diyorsun? 6 Kötülük zincirlerini açmak,
boyunduruk bağlarını çözmek, ve ezilmiş olanları hür olarak koyvermek, ve her
boyunduruğu kırmak, benim seçtiğim oruç bu değil mi? 7 Kendi ekmeğini aç olanla paylaşmak,
ve yurtsuz düşkünleri kendi evine getirmek, ve çıplağı görünce üstünü örtmek,
ve kendi etinden olandan
kaçınmamak değil mi?
1 Yüksek sesle çağır, esirgeme, sesini boru gibi yükselt, ve kavmıma
günahlarını, ve Yakup evine suçlarını
bildir. 2 Halbuki her gün beni arıyorlar, ve
yollarımı bilmekten hoşlanıyorlar; adalet etmiş ve Allah’ın hükümlerini
bırakmamış bir millet gibi benden doğru hükümler soruyorlar; Allah’a
yaklaşmaktan hoşlanıyorlar. 3 Niçin oruç tuttuk da görmiyorsun? Canımızı alçalttık da bilmiyorsun?
diyorlar. İşte siz orucunuz gününde işinizin peşindesiniz, ve bütün
işçilerinizi sıkıştırırsınız. 4 İşte siz kavga ve çekişme için, ve kötülük yumruğu ile vurmak için oruç tutuyorsunuz; bugün öyle oruç tutmuyorsunuz ki, yüksek yerde sesinizi işittiresiniz. 5 Benim seçtiğim oruç, insanın canını alçaltacağı gün, böyle mi olur? Saz gibi başını iğmek, ve altına
çul ve kül
sermek mi? buna mı oruç, ve Rabbe makbul gün, diyorsun? 6 Kötülük zincirlerini açmak,
boyunduruk bağlarını çözmek, ve ezilmiş olanları hür olarak koyvermek, ve her
boyunduruğu kırmak, benim seçtiğim oruç bu değil mi? 7 Kendi ekmeğini aç olanla paylaşmak,
ve yurtsuz düşkünleri kendi evine getirmek, ve çıplağı görünce üstünü örtmek,
ve kendi etinden olandan
kaçınmamak değil mi?
Orucun neden tutulduğunu
izah edemeyen İslam dini, sadece bu konuda oruç tutun emrinden ibaret sözler
sarfediyor. İşte o ayetler:
2:183
- Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz
kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. 2:184
- (Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir.
İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı
günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak
kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına
fidyeyi artırırsa, hakkında daha
hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha
hayırlıdır. 2:187
- Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl
kılındı. Onlar,sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız.
Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve
sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını
isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin,
için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz
mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın
sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle
açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.
fidyeyi artırırsa, hakkında daha
hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha
hayırlıdır. 2:187
- Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl
kılındı. Onlar,sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız.
Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve
sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını
isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin,
için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz
mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın
sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle
açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.
Orucun Zararları
- Alkol kullanalar açısından da oruç tutmak
zararlıdır. Alkol kullanıp da cahil olan insanlar “Cehennemde yanmak”
korkusuyla Ramazan’da oruç tutmaktadır. Halbuki doktorlar bu konuda şu
açıklamayı yapıyorlar: Ramazan ayında bazı “Alkol dostları” alkolü birden
bırakabilmektedirler. Bir kısmında
kesilme belirtileri olabilir.
Titreme,terleme,sinirlilik,uykusuzluk,gerginlik vs. Bir kısmında bunlara
ilave olarak ciddi nöbet olmaktadır.(Deliryum tremens ) ve burada kişinin
bilinci bulanıklaşmakta, ciddi davranış ve uyum bozuklukları, epilepsi
nöbetleri , halüsünasyonlar , koma belirtilerine varana kadar tıbbi
durumlar ortaya çıkabilmektedir. http://www.panik-atak.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=63&Itemid=67
- Oruç tutanlar açlık çekme korkusuyla sahurda fazla yemek yemek zorunda kalıyorlar. Bu durumda mideye de fazla miktarda kan gitmektedir ve kalp zorlanmaktadır. Mideye aşırı kan pompalanması kalp basıncını arttırmakta ve kalp krizlerine yol açmakrta ve bu ölümle sonuçlanmaktadır. Ve sahurda yemekten sonra yatmak zorunda kalınmaktadır. Bu durumda sağlık açısından zararlıdır; reflü hastalığına yol açmaktadır. Yatılmadığı taktirde oruçlu şahıs yeterli uykuyu alamadığı için vücudunda ve davranışlarında uykusuzluktan ileri gelen dengesizlikler ortaya çıkmaktadır.
- Oruç tutan Arap olmayan halklar
farkında olmadan Arap gelenekleri
tarafından asimile edilmekte ve kendi öz
benliklerini kaybetmektedirler. - Oruç tutmak, İslamiyetin ayakta
kalmasına da neden olmaktadır.
İslamiyet’in ayakta kalması başta Amerikan
emperyalizmi olmak üzere Arap kralları, şeyhleri, şıhlarının iktidarını
biraz daha sağlama alması demektir. - Oruç tutanlar bilinç dışı, mantık dışı bir faaliyet içinde olup-olmadıklarını kendilerince sorgulamadıkları için beyinsel-zekasal gelişmeleri dumura uğramaktadır. Düşünen, tartan, sorgulayan, anlayan, hesap-kitap yapan bir kafanın yerine korkan, düşünme yeteneğini kaybetmiş, dogmato düşünüşe sahip ve dinci-kapitalistler tarafından güdülen bir kafa ortaya çıkmaktadır.
- Düşünce bazında yaptığı eylem
ve pratikleri korku veya menfaat üzerine kuranlar oruç da tutmaktadırlar.
Bunlar oruç tutarak öldükten sonra uydurulmuş bir kavram olan Cehennem
yerine Cennete gideceklerini ve orada hurilerle
cilveleşecekleri bir hayat
yaşayacaklarını sanmaktadırlar. Ve yaptıklarını gerçekler nedeniyle değil
hayli cennet-cehennem aldatmacaları nedeniyle yapmaktadırlar. - Oruç ayı geldiğinde, oruç tutanların zeka seviyeleri derhal düşmekte beş-altı yaşlarındaki bir çocuk gibi hayali şeyleri hatta büyüklere oyunlar diyebileceğimiz Cennet-Cehennem oyununu sahi zannetmektedirler. Ve beyin kilitlenmesine uğramaktadırlar.
- Oruç tutanlar sayesinde din ayakta kalmakta ve bilimin ilerlemesi yavaşlamaktadır.
- Oruç tutanlar sayesinde Tayyip Erdoğan, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Alpaslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Adnan Menderes gibi sağcı, dinci, yobaz, gerici, faşist, emperyalist işbirlikçisi politikacılar iktidara gelmekte ve ülke geri kalmışlığını sürdürmekte, ekonomik, politik, kültürel, bilimsel olarak gelişememekte ve bu durum bir avuç emperyalist işbirlikçisi ile dünya kapitalist-emperyalist sistemine hizmet etmektedir.
Oruç,
Cin s ellik ve Cenabet Şa fiiler
Cinselli k İsl a m ın olm azs a
olmazlarındandır. İsla mın en çok burnunu soktuğu konu cinselliktir. Hal böyle
olunca oruç ile cinsellik arasındaki ilişkiye de göz atmak gerekir. Bu
defa
dini bakımdan Türklerden daha gerici olan Kürtlerin Şafii mezhebine göre oruç
ve cinsellik üzerine ne yazıldığına bakalım:
defa
dini bakımdan Türklerden daha gerici olan Kürtlerin Şafii mezhebine göre oruç
ve cinsellik üzerine ne yazıldığına bakalım:
Şafii
mezhebine göre cünüp olarak oruç tutmak Mumsema Şafii mezhebine göre orucun başlangıcında
temiz olmak için, fecirden önce cünüplükten yıkanmak, adaptandır
Cünüp olduğu halde fecirden sonra yıkanmak, orucun sıhhatine engel değildir Ancak efdal olan, fecirden önce yıkanmaktır Bunu
n delili, şu hadistir: 'Hz Peygamber, cimadan dolayı bazen
sabahladıktan sonra yıkanıp orucuna devam ederdi' (Buharî/1825, 1830)
Hayız ve nifastan kurtulan kadının da fecirden önce yıkanması
müstehabdır (Büyük Şafii Fıkhı, Dr Mustafa el-Hin, Dr Mustafa el-Buğa, Ali eş-Şerbeci, Çeviren:
Ali Arslan)
Cünüp olarak bir namaz vaktinden fazla beklemek haramdır Ancak iftara kadar cünüp beklemek orucu bozmasa da sevabını azaltır http://www.mumsema.com/safii-mezhebinde-oruc/55805-safii-mezhebine-gore-cunup-olarak-oruc-tutmak.html
Cünüp olduğu halde fecirden sonra yıkanmak, orucun sıhhatine engel değildir Ancak efdal olan, fecirden önce yıkanmaktır Bunu
n delili, şu hadistir: 'Hz Peygamber, cimadan dolayı bazen
sabahladıktan sonra yıkanıp orucuna devam ederdi' (Buharî/1825, 1830)Hayız ve nifastan kurtulan kadının da fecirden önce yıkanması
müstehabdır (Büyük Şafii Fıkhı, Dr Mustafa el-Hin, Dr Mustafa el-Buğa, Ali eş-Şerbeci, Çeviren:
Ali Arslan)Cünüp olarak bir namaz vaktinden fazla beklemek haramdır Ancak iftara kadar cünüp beklemek orucu bozmasa da sevabını azaltır http://www.mumsema.com/safii-mezhebinde-oruc/55805-safii-mezhebine-gore-cunup-olarak-oruc-tutmak.html
Kadın ve Ramazan
Orucu Bozan ve Bozmayanlar
Orucu Bozan ve Bozmayanlar
“· Yalnız yapışmak, öpmek ve oynamakla oruç bozulmayacağı gibi, yalnız
bakmak ve düşünmek sonucu olarak inzal olmakla da bozulmaz. Bunun için bir
kimsenin zevcesini öpüp okşaması ile onun orucu bozulmaz.
“· Yine, zevcesinin veya başkasının yüzüne veya herhangi bir uzvuna tekrar
suretinde olsa dahi, bakması ile ve bakışından veya bunları düşünüşünden dolayı
şehvetle akıntı olması ile de orucu bozulmaz.
“· İki yoldan başka herhangi bir uzva yapılacak temas sonunda inzal
olmazsa, oruç bozulmaz. Fakat inzal olunca oruç bozulur ve yalnız kaza gerekir.
El ile
meni getirmek veya hayvan ve ölüye temasla olan inzal da böyledir.
meni getirmek veya hayvan ve ölüye temasla olan inzal da böyledir.
“· Zevcesinin sıcaklığını duymayacak şekilde elbisesi üstünden tutmakla
inzal olsa orucu bozulmaz, sıcaklığını duymuşsa bozulur.
“· Yine, bir kadın kocasını, inzal oluncaya kadar tutsa, kocasının orucu
bozulmaz. Fakat bu tutması, kocasının teklifi üzerine ise, bu durumda orucunun
bozulup bozulmamasında ihtilâf vardır.

“· Bir erkek zevcesini veya bir kadın kocasını öpüp de erkekden meni,
kadından bir yaşlık belirse, bunların orucu bozulmuş olur, bundan dolayı da
kaza gerekir. Kadın bu öpme sonunda bir yaşlık değil de, bir lezzet duyacak
olsa, İmam Ebû Yusuf'a göre orucu bozulur. İmam Muhammed'e göre bozulmaz.
Okşamak, el tutuşmak, boyuna sarılmak da, öpme gibidir.
“· Erkeğin tenasül aletine damlatılan su veya yağ, mesaneye kadar gitse
bile, İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre orucu bozmaz. Fakat mesaneye kadar
gitmeyip de tenasül organı içinde kalırsa, ittifakla bozmaz.
“· Su veya yağ ile ıslanmış bir parmağın ön veya arka tarafa sokulması,
oruç hatırlanması halinde olursa orucu bozar.
“· Unutma halinde ise, bozmaz. Kuru bir parmağın sokulması, her iki halde
de orucu bozmaz. http://www.sumeyyediyari.com/Ramazan/Kadin_ve_Ramazan/orucu_bozan_ve_bozmayanlar.html
Hayali
Bir Varlık Olan Allah’ın Oruç Tutmasını İstediği İnsan Ona Göre Nasıl Bir
Varlıktır?
“Kuran'ın Allah'ına Göre İnsan Nasıl Bir Varlıktır?

Kuran'ın Allah'ına göre "insan" aşağıda tanımlandığı gibi bir
varlıktır. Fakat böyle bir varlıktan "Allah" denilen hayali varlığın
oruç beklemesi çok anlamsız görülüyor. Allah "yarattığı varlığı"
(insanı) böylesine aşağılarken acaba kendisini de aşağılamış olmuyor mu?
Mantıklı olarak düşünecek olunursa yaratılan değil, onu yaratan
sorumludur yaratılanın, acizliğinden, nankörlüğünden, yüzsüzlüğünden,
aceleciliğinden vb.

http://istavrit.wordpress.com/tag/oruc/
İNSAN NANKÖRDÜR:
“Kahrolası insan ne nankördür (inkârcıdır)” (Abese 80/17)
İNSAN ACİZDİR:
toplu iğneyi batırsan zıplar, sivrisinek anasını ağlatır… Yarım nefesi alamazsa ya da verememezse sahte azameti ve palavrası yerle bir olur!. (Mâide 5/30-31-Nahl 16/4
bkz.)
toplu iğneyi batırsan zıplar, sivrisinek anasını ağlatır… Yarım nefesi alamazsa ya da verememezse sahte azameti ve palavrası yerle bir olur!. (Mâide 5/30-31-Nahl 16/4
bkz.)
İNSAN ZAYIFTIR:
“Allah *sizden (yükünüzü) hafifletmek ister, çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisâ 4/28)
“Allah *sizden (yükünüzü) hafifletmek ister, çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisâ 4/28)
İNSAN YÜZSÜZDÜR, ÜMİTSİZDİR;
“İnsan hayr istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir…” (Fussilet 41/49)
“İnsan hayr istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir…” (Fussilet 41/49)
İNSAN ACELECİDİR;
“İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir!…” (İsrâ 17/11)
“İnsan aceleci (bir tabîatta,huyda) yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim; Benden acele istemeyin.” (Enbiyâ 21/37)

“İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir!…” (İsrâ 17/11)
“İnsan aceleci (bir tabîatta,huyda) yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim; Benden acele istemeyin.” (Enbiyâ 21/37)
İNSAN ZALİMDİR :
“O size istediğiniz her şeyden verdi. ALLAH’ın
ni’metlerini sayacak olsanız
sayamazsınız. Doğrusu insan zâlim ve keffardır (nankördür) ” (İbrâhim 14/34)
“O size istediğiniz her şeyden verdi. ALLAH’ın
ni’metlerini sayacak olsanız
sayamazsınız. Doğrusu insan zâlim ve keffardır (nankördür) ” (İbrâhim 14/34)
İNSAN NANKÖRDÜR VE CAHİLDİR;
“Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o (insan) çok zâlim ve çok câhildir!…” (Ahzâb 33/72)
“Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o (insan) çok zâlim ve çok câhildir!…” (Ahzâb 33/72)
İNSAN CİMRİDİR:
“De ki: RABB’imin rahmet hazinesine eğer siz sahib olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsanoğlu da pek eli sıkıdır (cimridir) .” (İsrâ 17/100)
“De ki: RABB’imin rahmet hazinesine eğer siz sahib olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsanoğlu da pek eli sıkıdır (cimridir) .” (İsrâ 17/100)
İNSAN HIRSLI, HUYSUZ VE MIZIKÇIDIR;
“Gerçekten insan pek hırslı ve huysuz yaratılmıştır. Fenalık dokununca mızıkçı, hayr dokununca kıskançtır.” (Meâric 70/19-21)

“Gerçekten insan pek hırslı ve huysuz yaratılmıştır. Fenalık dokununca mızıkçı, hayr dokununca kıskançtır.” (Meâric 70/19-21)
İNSAN YAĞMACIDIR:
“Malı öyle bir seviş seviyorsunuz ki yığmacasına!…” (Fecr 89/20)
“Malı öyle bir seviş seviyorsunuz ki yığmacasına!…” (Fecr 89/20)
İNSAN AZGINDIR:
“Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!…” (Alâk 96/6)
“Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!…” (Alâk 96/6)
İNSAN SAPIKTIR;“Andolsun ki; cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar; gözleri vardır, onlarla göremezler; kulakları vardır, ama onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkın (dallun:sapık) dırlar. İşte gafiller bunlardır.” (A’râf 7/179)
İNSAN HAYVANDIR;
“Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini veya anladıklarını (kavradıklarını) mı sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibi, hatta gidişçe (yolca) daha sapkındırlar. (dallun) ” (Furkân 25/44)
“Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini veya anladıklarını (kavradıklarını) mı sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibi, hatta gidişçe (yolca) daha sapkındırlar. (dallun) ” (Furkân 25/44)
İNSAN KÖR BİR DÜŞMANDIR;
“İnsan görmez mi ki biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki apacık düşman kesilmiş” (Yâsîn 36/77)

“İnsan görmez mi ki biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki apacık düşman kesilmiş” (Yâsîn 36/77)
İNSAN EŞŞEKTİR;
“Onlara ne oluyor ki Kur’an’dan yüz çeviriyorlar? Sanki onlar arslandan kaçan ürkmüş yaban eşekleri gibi!” (Müddessir, 49-51)
“Onlara ne oluyor ki Kur’an’dan yüz çeviriyorlar? Sanki onlar arslandan kaçan ürkmüş yaban eşekleri gibi!” (Müddessir, 49-51)

Birakin insanlar arasinda, hayvanlar arasinda bile ayrim yapar..Mesela Allah
kendi yarattigi essegi sevmez ama arslani sever..
Kendi esirine saygi duymayan, asagilayan bir tanri olabilir mi?
O tanri, Kuran`in Allah`i olursa olur..Bir kismini digerinize ustun kildik demiyor mu?
* Yalancılar
* Maymunlar
* Domuzlar
* Eşekler
* Pislikler
* Aşağılıklar
* Canı çıkasıcalar
* Köpekler
* Alçaklar
* Yabani eşekler
* Merkepler
* Susamış develer
* Geberesiceler
* Reziller
* Sapık kişiler
* Beyinsizler
* Kof kütükler
* Zorbalar
* Soysuzlar
* Kahrolasıcalar
* Yalancılar
Kendi esirine saygi duymayan, asagilayan bir tanri olabilir mi?
O tanri, Kuran`in Allah`i olursa olur..Bir kismini digerinize ustun kildik demiyor mu?
* Yalancılar
* Maymunlar
* Domuzlar
* Eşekler
* Pislikler
* Aşağılıklar
* Canı çıkasıcalar
* Köpekler
* Alçaklar
* Yabani eşekler
* Merkepler
* Susamış develer
* Geberesiceler
* Reziller
* Sapık kişiler
* Beyinsizler
* Kof kütükler
* Zorbalar
* Soysuzlar
* Kahrolasıcalar
* Yalancılar
Kuran’da geçen bu kelimeler ilahi bir yaratıcinın sözleri olabilir mi?
Kuran’i yazdıran Muhammed`in bu tarzı, olsa olsa Allah’a hakaret olarak
algılanabilir.Bu ayetlerden sonra “yaratilmişların en değerlisi insandir” diyebilir misiniz? Derseniz Allah`ınıza ters düşmüş olmaz mısınız? Allah’ınız sizinle ayni görüşte değil ki!!!” http://istavrit.wordpress.com/tag/oruc/
Oruç
Turan Dursun Din Bu 2 adlı eserinde bakalım ne diyor..
orucun kökeni: güneşe tapma
“..İbrahim peygamber, yıldızı görür, yıldıza , “tanrım” der; ay’ı görür, ay’a “tanrım” der. güneş’i görür, güneş’e “tanrım” der. bu gökcisimlerinden güneş’i daha büyük ve daha parlak görünce, “işte tanrım budur, bu daha büyüktür” diye konuşur. ne var ki, “tanrı” dedikleri batınca, onlara “tanrı” demekten vazgeçer. İbrahim peygamber önce yıldızdan, sonra ay’dan en sonunda da güneş’ten vazgeçer. Kur’an’ın en’am suresi’nin 76, 77 ve 78. ayetleri böyle anlatır, İbrahim peygamber’in “asıl tanrı”ya dönüşünü. (Turan Dursun, bkz Din Bu2)
“..İbrahim peygamber, yıldızı görür, yıldıza , “tanrım” der; ay’ı görür, ay’a “tanrım” der. güneş’i görür, güneş’e “tanrım” der. bu gökcisimlerinden güneş’i daha büyük ve daha parlak görünce, “işte tanrım budur, bu daha büyüktür” diye konuşur. ne var ki, “tanrı” dedikleri batınca, onlara “tanrı” demekten vazgeçer. İbrahim peygamber önce yıldızdan, sonra ay’dan en sonunda da güneş’ten vazgeçer. Kur’an’ın en’am suresi’nin 76, 77 ve 78. ayetleri böyle anlatır, İbrahim peygamber’in “asıl tanrı”ya dönüşünü. (Turan Dursun, bkz Din Bu2)

Süryanilerde Ninova orucu: M.Ö. 862 yılında Ninova halkının, Tiğlatpalassar
döneminde, Ninova’da gerçekleştirdiği gerçek tövbeyi örnek alarak, kilise bu
orucu tutmaktadır. Kilisede oldukça eskidir, hatta Mor Efem de (373) ondan
bahsetmektedir. İlk dönemlerde 6 gün tutulurdu.
Oruç bilindiği gibi Hristiyanlıkta da vardır fakat “belli bir ayda oruç
tutma” geleneği Arap paganlarının eski bir geleneğiydi.
İncil de Hz. Isa ilk görevlendirildiginde 40 gün oruç tutuyor bu oruc
sonrasi seytan onu denemek icin sunlari söylüyor.
mat/4/1 Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek
üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü.
mat/4/2 İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra
acıktı.
mat/4/3 O zaman Ayartıcı yaklaşıp, “Tanrı’nın
Oğlu’ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun” dedi. http://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=7&ved=0CHQQFjAG&url=http%3A%2F%2Fistavrit.wordpress.com
Oruçun Kökeni

“Oruç,
Islamiyet öncesinde de farzdı !! Islam öncesinin Mekke’sinde, putataparlar diye adlandırılan bir
topluluğun ibadetleri arasında oruç
da vardı. Bunu, Buhari’nin yer verdiği bir hadiste de açıkça görüyoruz: “Aişe
anlatıyor: Islam öncesinde Kureyş, Aşure gününde oruç tutardı..”(Buhari,
e’s-Sahih, Kitabu’s Savm/1.) Burada sorulması gereken şudur: Putlara taptıkları
söylenen insanlar, oruç tutarlarken hangi
ilah için tutuyorlardı?
Hiç kuşkusuz, yıldızlar için, en başta da Güneş Ilahı için. Yıldızları ve Güneşi simgeleyen ve sonraları put diye nitelenen simgeler önünde. Elbet, asıl amaç da varlığına inanılan görünmez ilaha yaklaşmaktı. Buna Kur’anda tanıklık ediyor. (Bkz. Zümer 3.) Tanrıya yaklaşmak için o zaman da aracılar vardı, Islam’da da vardır. Islam’da olduğu gibi, o zaman da,
ibadetler, en son hedef olarak ilah için yapılırdı. Oruç tutulurken
de hedef, güneş ilahı idi.
Bakara 183 de, Orucun daha öncekilere de farz kılındığı açıklanır. Daha öncakiler kim? daha önceki toplumlar, hangi toplumlar? Araştırmalar şunu ortaya koymuştur: Orucun en başta gelen ilk kaynağı, güneş'e tapmadır.
Güneş’e Ayarlı !! Namaz gibi oruç da, güneşe ayarlıdır: Güneşin dünyayı ışınlarıyla aydınlatmak üzere olduğu tanyerinin ağarmasıyla başlanıyor, battığı
zamana değin sürdürülüyor. Tabii, gecenin ve gündüzün aylarca sürdüğü
yerler, kutuplar hesbs katılmamış. O çağlarda, Arabistan’daki coğrafya
bilgisiyle bu hesap nasıl yapılabilirdi ki? islam yenilikçileri şimdi bir takım
hesaplar yapıyorlar. Altı ay gece, altı ay gündüz olan yerlerde ne yapılacak?
çözüm şöyle: Oruç tutlabilecek en yakın yöredeki günlerin saat olarak
uzunlukları esas alınıp, ona göre oruç tutulabilecek. Ama ne Kur’anda ne de
Hadislerde buna cevaz var. ayetteki açıklama çok açık: Orucun başlangıcı,
kur’anın emrine göre tanyeri ağarmadan önce, sonu ise güneşin batması.
Hiç kuşkusuz, yıldızlar için, en başta da Güneş Ilahı için. Yıldızları ve Güneşi simgeleyen ve sonraları put diye nitelenen simgeler önünde. Elbet, asıl amaç da varlığına inanılan görünmez ilaha yaklaşmaktı. Buna Kur’anda tanıklık ediyor. (Bkz. Zümer 3.) Tanrıya yaklaşmak için o zaman da aracılar vardı, Islam’da da vardır. Islam’da olduğu gibi, o zaman da,
ibadetler, en son hedef olarak ilah için yapılırdı. Oruç tutulurken
de hedef, güneş ilahı idi.Bakara 183 de, Orucun daha öncekilere de farz kılındığı açıklanır. Daha öncakiler kim? daha önceki toplumlar, hangi toplumlar? Araştırmalar şunu ortaya koymuştur: Orucun en başta gelen ilk kaynağı, güneş'e tapmadır.
Güneş’e Ayarlı !! Namaz gibi oruç da, güneşe ayarlıdır: Güneşin dünyayı ışınlarıyla aydınlatmak üzere olduğu tanyerinin ağarmasıyla başlanıyor, battığı
zamana değin sürdürülüyor. Tabii, gecenin ve gündüzün aylarca sürdüğü
yerler, kutuplar hesbs katılmamış. O çağlarda, Arabistan’daki coğrafya
bilgisiyle bu hesap nasıl yapılabilirdi ki? islam yenilikçileri şimdi bir takım
hesaplar yapıyorlar. Altı ay gece, altı ay gündüz olan yerlerde ne yapılacak?
çözüm şöyle: Oruç tutlabilecek en yakın yöredeki günlerin saat olarak
uzunlukları esas alınıp, ona göre oruç tutulabilecek. Ama ne Kur’anda ne de
Hadislerde buna cevaz var. ayetteki açıklama çok açık: Orucun başlangıcı,
kur’anın emrine göre tanyeri ağarmadan önce, sonu ise güneşin batması.
Ilahiyatçı çevrelerden, kutuplarda nasıl oruç tutulacağına ilişkin nass,
yani ayet ve hadis niye yok diye sorulduğunda, masıt'la vesail'i, yani
amaçlar'la araçlar'ı birbirine karıştırmamak gerek diye bir karşılık alınıyor.
Bu konuda ayet ve hadisin bulunmamasının da bir önemi olmadığı açıklanıyor.
Bunu diyenler, şu soruya cevap veremiyorlar. Eğer ibadetin vakt'i, vesail'den sayılıyorsa ve bunun da bir
önemi yoksa, namazlar da vakitlerin dışında, örneğin vakit gelmeden kılınabilir
mi? Bu soruya evet diyebilecek hiç bir fıkıhçı bulunamaz. 

Meksika neresi, Arabistan neresi? Dr.Ismail Cerrahoglu, Ilahiyat
Fakültesi Dergisi’nde yayımlanan Kur’an’ı
Kerim Ve Sabiiler başlıklı yazısında gerçeği belirtiyor. Tarihi
kalıntılardan elde edilen neticelere göre oruç, eskiden beri insanlığın bir
adeti olarak görülmektedir. Sabiilerdeki orucu, Ibn’u Nedim’in Harran
Sabiilerine tahsis etmiş olduğunun zikri yukarıda geçmişti. (AÜ Ilahiyat Fakültesi Dergisi, c.X, yıl 1962, s.103
vd.) Insanlar, aç kalmaya, şu bizi ısıtan güneş için katlanmışlar. yalnız
ortadoğu’da mı? Güneş’e tapmanın geçerli olduğu birçok yerde güneş’e ayarlı bir
oruca rastlanıyor.
Meksika nere, Arabistan nere denecek ama Meksika yerlileri içinde bile oruç var. Kemalistler, dinlerin kökenini araştırırken
karşılaşıyorlar bu gerçekle !! Biz de onlardan öğreniyoruz. Belgesi şu ünlü
Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde. Arşiv’deki birçok belgelerin kopyasının 2000’e Doğru kitaplığına girdiği de
biliniyor. Meksika Maslahatgüzarı Tahsin Mayatepek’in 1937
yılında Atatürk’e gönderdiği 14. Raporun başlığı şöyle ''...Müslümanlığa
ait olduğu sanılan
hususların müslümanlığa Güneş Kültü’nden girdiğine dair mühim malumat ve
izahati havi rapor..'' (Bkz. Saçak Dergisi, sayı 49, Şubat 1988, s.18.) Bu raporda,
orucun da içinde bulunduğu “ibadet”lerin, “Güneş Kültü”nden Islama girdiği bir
bir anlatılmış.
Oruç, ilahi bir emir olarak kabul edilmektedir. Oysa, Meksika’dan Çin’e kadar tek tanrılı dinlerin öncesinde de Güneş’e tapanlar, gün doğumundan batımına kadar oruç tutuyorlardı. O zaman bu ibadet nasıl açıklanıyor? Gene ilahi bir emirle mi?
Not: Muhammed, 570 veya 571’de doğdu, 632’de öldü. 40 yaşında da Tanrı (el-ilah) ile insanlar arasında aracılık görevini aldığını açıkladı. 61-62 yıllık yaşamı ve 21-22 yıllık Tanrı’nın özel sözcülüğü içinde topu topu 8 islam ramazanı var. Muhammed, 53 ya da 54 yaşında oruç buyruğunu aldığını
söylemiş, 632 yılının ramazan ayına
varmadan ölmüştür. İlk ramazanı Hicri 1 ramazan 2 (Miladi 26 Şubat 624), son
ramazanı da Hicri 8 ramazan 9 (Miladi 12 Aralık 631) olup, günleri kısa olan kış aylarına rastlamıştır.
Eğer, uzun yaz günlerinde de oruç tutturacak kadar tecrübesi olsa idi,
muhtemelen, orucun katı kurallarını biraz daha yumuşatır, insanı sıcak yaz
günlerinde uzun saatler boyu aç ve susuz bırakacak kadar sağlıksız bir adet
koymazdı dinine.
Not: Bu yazı, Turan Dursun'un Din Bu kitap serisinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
Paylaşım:B.Gorgen toplumsalbilinc.org “
Meksika nere, Arabistan nere denecek ama Meksika yerlileri içinde bile oruç var. Kemalistler, dinlerin kökenini araştırırken
karşılaşıyorlar bu gerçekle !! Biz de onlardan öğreniyoruz. Belgesi şu ünlü
Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde. Arşiv’deki birçok belgelerin kopyasının 2000’e Doğru kitaplığına girdiği de
biliniyor. Meksika Maslahatgüzarı Tahsin Mayatepek’in 1937
yılında Atatürk’e gönderdiği 14. Raporun başlığı şöyle ''...Müslümanlığa
ait olduğu sanılan
hususların müslümanlığa Güneş Kültü’nden girdiğine dair mühim malumat ve
izahati havi rapor..'' (Bkz. Saçak Dergisi, sayı 49, Şubat 1988, s.18.) Bu raporda,
orucun da içinde bulunduğu “ibadet”lerin, “Güneş Kültü”nden Islama girdiği bir
bir anlatılmış.Oruç, ilahi bir emir olarak kabul edilmektedir. Oysa, Meksika’dan Çin’e kadar tek tanrılı dinlerin öncesinde de Güneş’e tapanlar, gün doğumundan batımına kadar oruç tutuyorlardı. O zaman bu ibadet nasıl açıklanıyor? Gene ilahi bir emirle mi?
Not: Muhammed, 570 veya 571’de doğdu, 632’de öldü. 40 yaşında da Tanrı (el-ilah) ile insanlar arasında aracılık görevini aldığını açıkladı. 61-62 yıllık yaşamı ve 21-22 yıllık Tanrı’nın özel sözcülüğü içinde topu topu 8 islam ramazanı var. Muhammed, 53 ya da 54 yaşında oruç buyruğunu aldığını
söylemiş, 632 yılının ramazan ayına
varmadan ölmüştür. İlk ramazanı Hicri 1 ramazan 2 (Miladi 26 Şubat 624), son
ramazanı da Hicri 8 ramazan 9 (Miladi 12 Aralık 631) olup, günleri kısa olan kış aylarına rastlamıştır.
Eğer, uzun yaz günlerinde de oruç tutturacak kadar tecrübesi olsa idi,
muhtemelen, orucun katı kurallarını biraz daha yumuşatır, insanı sıcak yaz
günlerinde uzun saatler boyu aç ve susuz bırakacak kadar sağlıksız bir adet
koymazdı dinine.Not: Bu yazı, Turan Dursun'un Din Bu kitap serisinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
Paylaşım:B.Gorgen toplumsalbilinc.org “
Oruç Cinayetleri
Askerde oruç cinayeti iddiası
Hakkari'de askerliğini yapan 20 yaşındaki Ali
Arslan'ın Alevi olduğu ve oruç tutmadığı için başka bir asker tarafından
başından vurularak öldürüldüğü ileri sürüldü.
İddiaya göre; Ali Arslan, acemi birliğini yaptıktan sonra, usta birliğini yapmak için Hakkari'ye gitti. Arslan ailesiyle yaptığı telefon konuşmalarında Alevi olduğu için sürekli diğer askerler tarafından hor görüldüğünü, rahatsız edildiğini söyledi. Arslan, 15 Ağustos günü kışlada başka bir asker tarafından başından vurularak öldürüldü.

İddiaya göre; Ali Arslan, acemi birliğini yaptıktan sonra, usta birliğini yapmak için Hakkari'ye gitti. Arslan ailesiyle yaptığı telefon konuşmalarında Alevi olduğu için sürekli diğer askerler tarafından hor görüldüğünü, rahatsız edildiğini söyledi. Arslan, 15 Ağustos günü kışlada başka bir asker tarafından başından vurularak öldürüldü.
Liseliler Oruç Cinayeti İşledi
DHA - ANTALYA - Dördü lisede okuyan beş
genç, Antalya sokaklarında yaşayan bir mekânsızı ramazanda içki içtiği
gerekçesiyle sopalarla döverek öldürdü. 
Muratpaşa Mahallesi'nde önceki sabah, kafası ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olan bir erkek cesedi bulundu. Taş ve sopalarla vurularak öldürüldüğü anlaşılan kişinin 44 yaşındaki Ünal Topel olduğunu belirleyen Antalya Emniyet Müdürlüğü Cinayet Bürosu ekipleri, zanlı olarak dördü lise öğrencisi beş genci gözaltına aldı. Sorgularında cinayeti itiraf eden B.K., Ş.Ş., M.Ö., V.T. ile R.A., ramazan ayında içki içtiğini gördükleri Topel'le aralarında önce küfürleşme yaşandığını, daha sonra çıkan kavgada Topel'i sopalarla dövdüklerini anlattı. Beş genç ifadelerinin ardından dün çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Muratpaşa Mahallesi'nde önceki sabah, kafası ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olan bir erkek cesedi bulundu. Taş ve sopalarla vurularak öldürüldüğü anlaşılan kişinin 44 yaşındaki Ünal Topel olduğunu belirleyen Antalya Emniyet Müdürlüğü Cinayet Bürosu ekipleri, zanlı olarak dördü lise öğrencisi beş genci gözaltına aldı. Sorgularında cinayeti itiraf eden B.K., Ş.Ş., M.Ö., V.T. ile R.A., ramazan ayında içki içtiğini gördükleri Topel'le aralarında önce küfürleşme yaşandığını, daha sonra çıkan kavgada Topel'i sopalarla dövdüklerini anlattı. Beş genç ifadelerinin ardından dün çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Aleviydi…! Oruç Tutmadı…! Alnından Vurularak Öldürüldü…!!!
19 Ağustos 2010 Perşembe, 23:17 · tarihinde Devrim
Türkülerimiz tarafından eklendi

Hakkari'de askerlik yapan Ali Arslan alevi olduğu ve Ramazan orucu tutmadığı
gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. 20 yaşında olan Ali Arslan, acemi
birliğini yaptıktan sonra, usta birliğini yapmak icin Hakkari 'ye gitti. Ali
Arslan alevi olduğu icin, sürekli diğer askerler tarafından hor
görüldüğünü,rahatsız edildiğini, ailesiyle yapılan telefon görüşmelerinde
ailesine sürekli bildirdi.
15.08.2010 tarihinde, kışlada Ramazan orucu tutmadığı gerekçesiyle,bir asker
tarafından başından vurularak öldürülen Ali Arslan'ın cenazesi Erzincan'a bağlı
Palanga Köyüne getirildi.
Alınan bilgilere göre askeri komutanlarca, olayın çatışma esnasında
gerçekleşmediği, bir asker tarafından bilerek öldürüldüğü gerekçesiyle,h aberin
basına yayılması engellenmiş ve olayın sessizce örtbas edilmesi sağlanmıştı.
Ailesinin büyük ısrarına rağmen, Ali Arslan'ın yüzü ailesine gösterilmedi.
Sadece ayaklarının annesi tarafından görülmesine izin verildikten sonra, Ali
Arslan'ın cenazesi toprağa verildi.
30 yıldır kirli savaş konseptine ısrarla sarılan TC devleti için yok etmek
bir devlet geleneği haline geldi. Muhalif kimlikleri susturma geleneği, en
belirgin olarak gözaltında kaybetme politikasında açığa çıkmıştı. Mücadelelerle
dolu uzun yıllar ve bedellerden sonra, devlet gözaltında kaybetme politikasında
geri adım atmak zorunda kalmış vegözaltında kayıpların sayısı kısmi de olsa
düşmüştü. Ancak yok etme politikaları çeşitli biçimlerde sürdü. Faili meçhul
cinayetler durmadı.TSK içinde yaşanan şüpheli ölümler de faili meçhul
cinayetlerin bir başka biçimi olarak sıkça yaşanıyor.
Oruç cinayeti hükümlüsü kendini astı
Malatya'da
oruç yüzünden bir üniversite öğrencisi öldürmekten 20 yıl hapse mahkum edilen
ve cezaevinden 6 yıl önce afla çıkan şahıs, kendini asarak intihar etti.
Alınan bilgiye göre, 7 Ocak 1998 tarihinde İnönü Üniversitesi'nde oruç
yüzünden çıkan tartışmada üniversite öğrencisi Ümit Cihan Tarho'yu bıçaklayarak
öldürdüğü iddiasıyla yargılandığı Malatya Ağır Ceza
Mahkemesi'nce 20 yıl hapse
mahkum edilen Kadri Kılıç (35), 2003 yılında çıkan afla tahliye edildi.
Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesine bağlı Haydarhöyük köyünde yaşayan ve işsiz
olduğu öğrenilen Kılıç, girdiği bunalım sonucu evde kimse olmadığı sırada
kendini iple tavana asarak intihar etti.
Mahkemesi'nce 20 yıl hapse
mahkum edilen Kadri Kılıç (35), 2003 yılında çıkan afla tahliye edildi.
Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesine bağlı Haydarhöyük köyünde yaşayan ve işsiz
olduğu öğrenilen Kılıç, girdiği bunalım sonucu evde kimse olmadığı sırada
kendini iple tavana asarak intihar etti.
Yakınları tarafından bulunan Kılıç'ın cesedi, jandarma tarafından yapılan
incelemenin ardından Pazarcık Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Kılıç'ın
cenazesi, yapılan otopsinin ardından Haydarhöyük köyünde toprağa verildi.