15 Ağustos 2012 Çarşamba

PERİNÇEK
    GÖREV İCABI
         BİR SOLCUDUR!!!(20)

Perinçek de, dayısı Turhan Olcaytu da, milliyetçi-devletçi ve darbe destekçisi!
   Perinçek'in dayısı Em. Tümg. Turhan Olcaytu 12 Eylül faşist darbesini desteklemiş, ancak yeğeni Perinçek'in ve diğer yeğeni Av. Emcet Olcaytu'nun güya "sol" faaliyetleri karşısında ititazcı bir tavır göstermemiştir.     Nihayetinde Perinçek’in Atatürkçü yayın grubunda faaliyet göstermiştir.  
      “Derin dayı”, “derin yeğen”, “derin kuzen” üçlemesini de gördük. Üçleme hem Tatar, hem Ermeni kanı taşıyor. Ancak üçleme, bir Türk’te rastlanmayacak  kadar Türk milliyetçisi ve devletçisi olarak arzı endam ediyor.     
    Fotoğrafta görülen şahıs, Doğu Perinçek'in dayısı Em.Tümgeneral Turhan Olcaytu adlı Tatar'dır. Bu şahıs 19 21 yılı Malatya-Darende ilçesi Gerimter köyünde doğmuştur. Oğlu 2.Ergenekon Davası sanığı tipik Tatar tipli Türk milliyetçisi  Av. Emcet Olcaytu'dur. General Olcay tu, ABD ve birçok emperyalist Avrupa ülkesinde TC ordusu adına kurslara   


Emcet Olcaytu, Ergenekon
sanığı ve Perinçek'in
dayısının oğlu.
tabi tutulmuştur. Emperyalizmin tezga hından geçmiştir. ASELSAN'ın kurucularındandır. Ölmeden önce ASELSAN Yönetim Kurulu Başdanışmanıydı. 12 Eylül faşizmi döneminde Kara Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı Başkanlığı yapmıştır. Anıtkabir Derneği Başkanlığı da yapmıştır. Son zamanların da yeğeni Perinçek'in Atatürk'ün Bütün Eserleri Yayın Kurulu'nda görev almıştır. Anlaşıldığı üzere Doğu  Perinçek derin faşist faaliyetlerinde yalnız değildir, askeriyedeki kolu dayısı olmuştur. Bir de ART AN PERİNÇEK adlı bir albay var bu nu da Perinçek açıklasın.
     Perinçek 1970’lerin başında Kıbrıs işgaline karşıydı. O zamanlar faşist dediği Denktaş ile bugün elele. Dayısı Turhan Olcaytu ise daha başından itibaren Kıbrıs işgalinden yanaydı ve bundan da nemalandı. Derhal Kara Kuvvetleri Güçlendirm e Vakfı kurduruldu ve başına Turhan Olcaytu geçti.
     Kıbrıs Barış Harek atı adını verdikleri,
Perinçek'in dayısı müteveffa emekli
Tümgeneral Turhan Olcaytu. Turhan
Olcaytu soyadını Asya'nın Hitler'i Tatar
Cengiz Hanın akrabası Olcaytu Han
kabilesinden olduğu için mi seçmiş???

başka ülkelerin topraklarına saldırı, apoletli faşistler için bir avantaj oluşturdu. Bu sayede ihtiyaç duydukları milliyetçi gelişme, milliyetçi  galeyan onların işine geliyordu.
     Nitekim, 29 Aralık 1980 - 4 Ocak 1981 tarihli YANKI dergisi 509. sayısında darbeci faşist Org. Kenan Evren’i kapak yapıp YILIN ADAMI seçtiği sayısında, iki sayfa da “Savunma” bölü müne ayırmıştı. Bu milliyetçi şahlanış bakalım nasıl işleniyordu. Ve Perinçek’in dayısı Em. Tümg. Turhan Olcaytu’nun bu süreçlerde rolü neydi?
     YANKI der ki:
     “1974 Kıbrıs Barış Harekatı’ndan hemen sonraydı. Halk 1000 ton çimento ile 100.000 liralık konserveyi Kara Kuvvetleri’nin önüne getirip bıraktı.  Birkaç gün içinde yurt içi ve dışında da 18 milyon lira para toplanmıştı. Bu büyük ilgi karşısında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Eşref Akıncı ile Genel Kurmay Başkanı Org. Semih Sancar, adeta ‘yağan’ bu halk yardımını değerlendirip kullanabilmek için bir vakıf kurulmasına karar verdiler. Kuruluşundan beri bu vakfın Genel Müdürlüğünü yapan Emekli Tümgeneral Turhan Olcaytu , o günleri anlatırken, ‘Halk Vakıf kurmaya adeta bizi mahkum etti.’ dedi. (YANKI  dergisi, 29 Aralık 1980 - 4 Ocak 1981, sayı: 509, s.10)
     Bizce, bu fakir fukara halk, hatta o zamanlar daha da eğitimsiz ve kültürel gerilik içinde olan bu halk, milliyetçi kışkırtmalara kapılabiliyor, galeyana gelebiliyordu. Her ne kadar milliyetçi kışkırtma ve milliyetçi galeyanlar derin organizasyonlar şeklinde yapılmış olsa da bu provokasyonlara kapı lanlar veya bu provokasyonlardan medet umanlar, genel olarak Türkler olmamıştır. Bunlar esas olarak Türk olmayıp başka millet ve etnisitelerden olanlardır, ancak Türkçü kılığına bürünmüşlerdir. Aynen kontra general Turhan Olcaytu’nun Tatar olduğu halde Türk milliyetçiliğe soyunması gibi. Turhan Olcaytu, Tatarların Olcaytu Han kabilesindendir. Soyadını oradan almıştır.
     Kışkırtılmış, galeyana getirilmiş halkın askeri vakıflara yardımları kısa bir dönemi içeriyordu. Bunu kendileri de kabul ediyorlar. Şöyle ki: 
     “Kara Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı’na Kıbrıs çıkartmasının yapıldığı 1974 yılında, sadece dört ay içinde 66 milyon lira bağış yapıldı. 1975 yılında 36, 1976 yılında 21, 1977 yılında 12, 1978 yılında 9 milyon lira bağış toplayabilen bu vakıf, 1979’da fahri komiteler kurarak bu rakamı 70 milyona yükseltti. 1980 yılında da 12 Eylül’e kadar bağışların temposunda da büyük bir artış görülmedi. Rakamlardan da anlaşıldığı üzere kitle milliyetçi ajitasyon ve propagandaya 1974’te kapılmış, fakat yıldan yıla bu etki azalmış ve etki azaldıkça da bağışlarda düşme yaşanmış. Tabii bu vakıfların işlerini vakıflarla döndürebilmesi imkansız  bir şey.” (YANKI dergisi, 29 Aralık 1980 - 4 Ocak 1981, sayı: 509, s.11)
     Bunu kendileri de şöyle ifade ediyor:
     “Silahlı Kuvvetler Vakıflarının halktan topladığı bağışlar, gerçi 12 Eylül’den sonra çığ gibi büyümeye başlamıştı ama tek bir F-16 uçağının 1 milyar 440 milyon, bir hücumbotun fiyatının 1 milyar, bir tankın 150 milyon lira olduğu düşünülürse, yıllardan beri sürüp giden bu Güçlendirme Vakıflarının topladığı paralarla ancak birkaç uçak, belki de bir iki muhrip ve üç beş tank satın almaktan öteye geçmediği görülecekti.” (YANKI dergisi, 29 Aralık 1980 - 4 Ocak 1981, sayı: 509, s.11)
     Askeri vakıfçılar işlerini bağışlarla yürütemeyeceklerini anlayınca, yasal kılıflı haraç alma yöntemine başvurdular. YANKI bu girişimi şöyle açıklıyor:
     “1973 yılında çıkartılan 1784 Sayılı Yasa’yla, Milli Piyango idaresinin tüm net gelirleri ile paralı spor karşılaşmalarının, ‘sinema, tiyatro gibi eğlence yerlerinin giriş ücretlerinin 25’er kuruşunun Türkiye Jokey Kulübü gelirlerinin de yüzde 15’inin bu Vakfa verilmesi sağlandı.” (YANKI dergisi, sayı: 509, s.11)
     Perinçek’in dayısı Em.Tümg. Turhan Olcaytu yeni-sömürge, kapitalist Türk devletinin apoletli has elemanı olarak bunca “devlet görevi” ile uğraşırken bir başka “devlet görevi” ile mi görevlendirilmişti? O yüzden mi Perinçek yayını olan Atatürk’ün Bütün Eserleri Yayın Kurulu’na girmişti.
     Turhan Olcaytu, milliyetçi-devletçi özle dolu faşist yüzünü, 12 Eylül faşist darbesini değerlendirirken şöyle gösteriyordu:
     “Özellikle 12 Eylül harekatından sonra Vakıflara ilgi büyük ölçüde arttı. Bunun nedenleri sorulduğunda, Kara Kuvvetleri Güçlendirme Vakfı Genel Müdürü Olcaytu ‘Silahlı Kuvvetlerimiz, halkımıza huzur, güven getirdi. Vatandaşın ordusuna güveni arttı. Bu huzur ve güvenin devamı için Silahlı Kuvvetlerimize yardım yapılıyor.” (YANKI dergisi, sayı: 509, s.11)     
     Daha fazla söze gerek var mı?