15 Ağustos 2012 Çarşamba

PERİNÇEK
          GÖREV İCABI      
                    BİR SOLCUDUR!!! (22)


Perinçek, İttihat ve Terakki ve Enver-Talat-Cemal Paşalar ve de Ermeni Meselesi

     Perinçek, Soğuk Savaş’ın sona ermesine rağmen Türk Derin Devleti’nin “Soğuk Savaş” çizgisinde ısrar etmesi nedeniyle Ermeni düşmanlığına ve İttihatçı Enver-Talat-Cemal üçlüsünü överek göklere çıkarmaya soyundu. Bunun için zemin de uygundu, arkasında sosyal-faşist Ruslar vardı. Tabii Ruslar enayi değildi, Perinçek’in cibilliyetini biliyordu. Fakat onun arkasındaydılar, “neden?” diye sorulabilir. Türk Derin Devleti ile dolayısıyla Perinçek ile Amerikan emperyalizminin ve Avrupa Birliği’nin arası açılmıştı. İşte bu çelişkiden faydalanıyordu Rus sosyal-faşistleri; kendi mantıklarına göre “iti ite kırdırma politikası” izliyorlardı. Onlara göre ABD bir itti, Perinçek bir başka it. Eğer böyle düşünmeselerdi neden Perinçek’in oğlunun daha 1996’larda Türk Kültür Vakfı aracılığıyla “Öğrenci Değişim Programı” çerçevesinde bir Rus ailenin yanına bir yıllığına dil öğrenmesi için kabul etsinlerdi. Hele Rusya’nın başında Putin gibi Rus istihbaratı KGB’nin başı olan biri bulunuyorsa, Perinçeklerin rahat rahat Rusya’da ve Rus arşivlerinde dolaşmasına neden izin verilsin?! İkinci bir soru işareti de şudur: Ermeni meselesinde arşivlerini Perinçeklere açan Ruslar, neden bunu yıllarca kendine uşaklık eden İsmail Bilen – Yakup Demir – Haydar Kutlu kliğine açmadılar? Neden Sovyet yanlısı bu revizyonist klikler, ellerinde tam anlamıyla imkan varken bu konuya Perinçekler gibi balıklama atlamadılar. 
      Şimdi yıllar öncesine uzanalım bugün övülen o zamanlar sövülen İttihat Terakki ve onun baş yöneticileri Enver-Talat-Cemal üçlüsü hakkında Perinçek ve Ferit İlsever gibilerin hangi görüşleri savunduklarını görelim. Yapacağımız alıntıların tamamı Perinçek’in partisi Türkiye İhtilalci İşçi Köylü Partisi Davası-Savunma adlı kitaptandır.

     “İttihat ve Terakki, daha baştan feodal-komprador iktidarla uzlaştı. Bunun sonucu olarak, halk yığınlarının demokratik mücadelesini bastırmaya yöneldi.” (TİİKP Davası-Savunma, s.128, Aydınlık Yayınları, İkinci Baskı: Kasım 1974)

     “Komprador burjuvazinin yönetimi altına giren İttihat ve Terakki, işçileri, köylüleri ve çeşitli azınlık milliyetlerini ezdiği gibi, içinden yükseldiği milli burjuvaziyi de baskı altına alan bir diktatörlük kurdu. Turancılık ideolojisiyle, Alman emperyalistlerinin Asya’daki yayılma siyasetine hizmet etti.” (Aynı kitap, s. 128)

     “Bütün ülkeyi saran grev dalgası karşısında İttihatçı iktidar telaşlandı. Devrimin üzerinden bir yıl geçmeden Alman emperyalistlerinin baskısıyla Adliye Vekaleti’nde danışmanlık yapan kont Ostrog’un hazırladığı ‘Tatil-i Eşgal Kanunu’nu çıkarttı. Bu kanunla grevi ve sendika kurmayı yasakladı. 1908 Devrimiyle kazanılan hakları gaspetti.” (Aynı kitap, s.128)

     “… İttihat ve Terakki hükümeti Fransız şirketinin isteği üzerine işçilere avcı taburlarını saldırttı.” (Aynı kitap, s.129)

     “İttihat ve Terakki hükümeti 1913 yılında devrimci teşkilatlara ve işçi sendikalarına karşı azgın bir saldırıya geçti. Bütün teşkilatları dağıttı. Devrimci önderleri tutuklayıp sürdü. İlerici gazeteleri kapattı. Sendikaları yasakladı.” (Aynı kitap, s. 129)

     “İttihatçı kompradorlar, toprak ağaları ve tefecilerle birleşerek geniş köylü kitlelerini de baskı altına aldılar. Gelirleri emperyalist tekellere ayrılmış olan ağır vergilerle köylüleri sömürdüler.” (Aynı kitap, s.129)

“Komprador-feodal diktatörlük milli azınlıklar üzerinde de baskı ve katliam politikası uyguladı. Doğu’da yüzbinlerce Ermeniyi katletti, geri kalanlarını da yurtlarından sürdü. Arap ve Kürt milliyetine çeşitli baskılar uyguladı.” (Aynı kitap, s.129)

     “Halkın ve milli burjuvazinin muhalefetini ezen Talat-Enver ve Cemal Paşalar yönetimindeki komprador-feodal İttihat ve Terakki diktatörlüğü, Alman emperyalizmiyle birlikte ülkemizi Birinci Dünya Savaşına soktu.” (Aynı kitap, s.130)

     “Emperyalistler ve işbirlikçileri kendi emelleri uğruna, Galiçya’dan Arabistan çöllerine kadar çeşitli cephelerde yüzbinlerce Anadolu köylüsünü kırdırdı. Alman emperyalistlerinin Baku petrollerini ele geçirmesine hizmet eden Enver Paşanın ‘Turancı’ siyaseti uğruna yalnız Sarıkamış seferinde 90 bin asker soğuktan donarak öldü.” (Aynı kitap, s.130-131)

     “1918 yılında Almanya ve diğer müttefikleriyle birlikte Osmanlı orduları da yenildi. 1918 Kasımında itilaf emperyalistleriyle Mondros mütarekesi imzalandı. Mondros’un hemen ertesinde, İttihat ve Terakki’nin işbirlikçi yöneticileri, yurttan kaçtılar.” (Aynı kitap, s.132)

     “İttihatçı şefler görünüşte milli mücadeleciler yanında yer alıyorlardı. Ama bütün yaptıkları, silahlı kurtuluş hareketini baltalamaya çalışmaktı. Bunlar, savaşta başarıya ulaşmanın imkansız olduğunu, kurtuluşun ancak bir süre Amerikan mandası altına girmekte olacağını yaymaya gayret ediyorlardı. Amerikan emperyalistleri de onları bu yolda teşvik ediyorlardı. İstanbul’daki Amerikan işbirlikçileri ve bir kısım burjuva aydınları da Amerikan mandası fikrini savunuyorlardı. Eski İttihatçı şeflerinden Rauf (Orbay), Kara Vasıf sonradan Birinci Meclisin Dışişleri Bakanı olan Bekir Sami, Adnan Adıvar, Halide Edip ve Kara Kemal ile Ahmet Emin (Yalman), bu akımın başını çekiyorlardı.” (Aynı kitap, s.145)

     “Turancı Enver Paşalar zamanında Prusya militarizmi ordu içinde iyice kurumlaşmış ve böylece ordunun gerici disiplini pekiştirilmiştir. Aslında işçi ve köylülerden toplanan askerlerin halka karşı kullanılabilmesi ancak bu şekilde mümkün olabilmektedir.” (Aynı kitap, s.392)

     İşte geçmişte savunulanlar, yazılan-çizilenler bakımından hal böyle iken, bugün Perinçek’in has elemanına  Talat Paşa Komitesi kurduruluyor. Amaç burjuva Türk tarihinin kara lekeleri olan Enver-Talat-Cemal üçlüsünü aklamak. Kemalizme soyundurulmuş Perinçek de bilir ki, söz konusu faşist üçlü korporatist Kemal’e de geçit vermemekte direnmiştir. Bir bakıma Kemal bu üçlünün hatalarının sonucu olarak yıkılan Osmanlı devletinin ölüler-yenilmişler-kaçkınlarının itibarsızlığının alternatifi olarak ortaya çıkmıştır.










Enver-Talat-Cemal üçlüsü daima yanlış ata oynamışlar, yaş tahtaya basmışlardır. Korporatist Kemal yaş tahtaya basmamaya itinayla dikkat etmiş. Rakiplerinin yaş tahtaya basmış olmalarını da kendi geleceğinin parlak anlarının hazırlayıcı davranışları olarak görmüştür