15 Ağustos 2012 Çarşamba

ALİ RIZA SARIYILDIZ İLE HASBIHAL (2)


Turgut Balya: Ahmet Şık'ı hiç tanımıyorum, ama Cumhuriyet Gazetesi'nde çalışmış olması bir soru işareti konulması için yeterlidir. Daha ilerisini bilemem. Nedim Şener'e gelince, Hrant Dink'i savunacak bir tip ve kapasite göremiyorum kendisinde, o kitap (Hrant... Dink ile ilgili kitap) iyice incelenince altından muhakkak mide bulandırıcı şeyler çıkacaktır. Ayrıca Uğur Dündar gibi şişirme "soruşturmacı" gazetecilerl e daha doğrusu Ergenokon dostu bir" gazeteci" ile sıkı fıkı dost  olan Nedim Şener için bu da  bir kuşku nesnesidir. Nedim Şener'i güvenilir bulmuyorum, Ahmet Şık'ı hiç tanımıyorum. Tutuklamaları da kınamıyor um,  Yalçın Küçük, Doğan Yurdakul ve diğer derin faşistler burjuva mahkemelerinde yargılanmasa da  devrim mahkemelerinde yargılanacak tiplerdir.

Rıza Sarıyıldız: Kendini herkesi eleştirecek ve tu kaka diyebilecek konumda görmen normal gelmediği gibi, ruhsal durumunun da dengeli olmadığını düşünüyorum. On parmağında on kara önüne gelene boyuyorsun. Nedim Şener'in kitabının iyice inecelenirse diyeceğine, incele ve anlaşılmaz çelişklieri bul ve öyle yaz. Bunu anlarım, ancak ahkam kesme.

Kemal Güzel: ergenekon dawalarından tutuklanan, göz altına alınan herkes , her isim belli kundeliklere bulaşmış kişilerdir. bunların ajandalarında herhangi ticari yazınsal v b.vb. işlerinde isimleri geçen herkesin ifadesine başwurulması we ya gözaltına al...ınması gerekli.
eğer ülkenin lanet belası derin dewleti son bulacaksa. üç beş masum insanında gözaltına alınmasında hiç sakınca görmüyorum. ki yakalanların hiç birisininde masum olduğuna inanmıyorum.
turgut abi ye katılıyorum.

Erdan Boşnak: Alirıza, arkadaş çevren bayağı genişmiş..!
Kemal Güzel: aslında ben şuna kızıyorum.
neden illa iktidar ı kötülemek uğruna yapılan doğru değerlendirmeleride ateşle sınamaya çalışıyoruz.
neden tayyip iyi bir şey yapamasın. kılıçdaroğlu yapamasın. bahçeli weya öcalan yapamasın.
kimin dediğine weya y...aptığına bakarsanız böyle kabulenmezsiniz tabi.
ne dediğine, ne yaptığına bakmak önemli.
ben akp li değilim we sewmem de açıkçası.
lakin ergenekon jitem gibi derin karanlık güçlerin üstüne giden başka iktidar tanımadım. (ha akp bunun üzerine ne kadar samimi gidiyor o tartışılır.) deniz feneri gibi.
ben yapılanın iyi mi kötü mü olduğuna bakarım. yapanın iyi weya kötü olduğuna bakanları da her ne okumuşlarsa da .çıkarcı cehalet birliğinde görürüm.

Ali Rıza Sarıyıldız: Ergenekon soruşturması ucu açık bir soruşturma ve giderek muhalifleri susturma operasyonuna dönüşmekte. Bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösteriyor diye kulanacak mıyız? derin devletle hesaplaşmak isteyenler öncelikle susurluk dosyasını açar, faili meçhulleri araştırma komisyonu kurulmasını sağlar. Hani nerde bunlar? Sendikasızlaştıma, taşeronlaştırma şampiyonu bir iktidardan demokrasi bekliyorsunuz ya, sözün bittiği yerdeyiz demektir.


Kemal Güzel: ewet bu şekilde tartışılacak bir iktidar mewcut. ama perinçekten tutun şahine kadar, örnek ten küçüke vb.vb. şahısların sicilide ortada.
Realist Ol KIM SENİ BUKDAR KIZDIRMIŞ ABİ :d ABİ ERGENEKONA GECE KONDULAR SABAH TA GECE KONDU OLDU TAYİP DE DOZERCİKLERİN ALDI YIMAYA GİTTİ BİRDE NE GÖRSÜN YOLDA ANA Muhalefet VE YAVRU Muhalefet EL ELE TUTUŞMUŞ SEN YIK BİZ YENİSİN YAPARIZ DİYE SILOGANLAR ATMAYA BAŞLAMIŞLAR


Turgut Balya: Dostum Ali Rıza, Ergenekon Davasının ucu açık bir soruşturma olması bence çok olumlu. Çünkü ortaya çıkan her bağlantı bir başka bağlantıyı ortaya çıkarıyor. Ergenekon büyük bir pislik dağıdır ve gün geçtikçe anlaşılmaktadır ki içindeki labiren...tler sanıldığından daha karmaşıktır. Sanıldığından daha geniş bir derin faşist kitleyi  kapsamaktadır.

Cumhuriyet Gazetesi'nin sol bir gazete olduğunu sanıyorsun bunu biliyorum. Şimdi sana bir olay anlatıyorum : Yıl 1997 Bakırköy Vitrin Gazetesi'nin editörüyüm. Ve satanistlerin örgütlendiğini ve Bakırköy İspirtohane'de ayin yaparak kedilerin gözlerini oyduklarını ve kanlarını içtiklerini haber alıyoruz. Ve bunu haberleştiriyoruz. Haberi yapan olarak da bir muhabir kız arkadaşın ve benim adım yer alıyor gazetede. Satanistleri örgütleyen ve ispirtohaneye giden kızın adını yazıyorum annesinin bir Adliye'de hakimlik yaptığını yazıyorum, ayrıca bu olaylarda Bakırköy Emniyeti'nin göz yuman  bir tavır içinde olduğunu yazıyorum. Bu kez kadın hakim kızını ve kendi adını açıkladığım için bana ve muhabir arkadaşa dava açıyor. Davada bizi mahkum ettirmeye çalışan iki avukat kim biliyor musun? Cumhuriyet Gazetesi Yazıişleri Müdürü de olan ..FİKRET İLKİZ........................
 ...... ve onun bürosunda çalışan bayan avukat ............Bayan avukatı bodrum kattaki çay ocağına davet ettik muhabir arkadaşla. Ona dedim ki; Cumhuriyet Gazetesi basın özgürlüğünü savunuyor fakat gazetenin yazıişleri müdürü beni basın suçundan mahkum ettirmeye çalışıyor. Bana kendisinin Tunceli'li olduğunu babasının da eski solcu bir öğretmen olduğunu ama bu işi para için yaptıklarını anlattı. Para kazanmaları gerektiğini anlattı. Tabii bu bana inandırıcı gelmedi. Bir başka duruşma öncesi Avukat ...FİKRET İLKİZ.............
.......... ile adliye salonunda karşılaştık. Kendisine dedim ki ;"Cumhuriyet gazetesi basın özgürlüğünü savun uyor. Fakat siz beni yani bir basın mensubunu mahkum ettirmeye çalışıyorsunuz. Ve onların iki avukatı olmasına rağmen biz duruşmalara avukatsız girdik. Ben hakim ve savcı ile birçok duruşmada tartıştım. Hakim beni dışarı atmakla tehdit etti.. "Bize karşı köy kahvesindeki köylüye davrandığın gibi davranamazsın" vb.söyledi. Sonuç olarak, o zamanın Ecevit Koalisyon hükümeti (1999'da) Basın Davaları'nı 5 yıl basın suçu işlememek şartıyla durdurdu. Ve biz "kurtulduk". Ve O günün Nokta dergisi ve  Sabah Gazetesi Satanistler olayını defalarca haber yapmalarına rağmen satanistleri asıl ortaya çıkarıp teşhir eden bizlerden (yargılanmamıza rağmen) tek satır söz etmediler. Celselere birçok gazeteden muhabir geldiği halde bizim yargılanmamız haber yapılmadı. Bu olanlara çok şaşırmıştım. Ancak şaşırmamam gerektiğini ne zaman anladığımı da anlatmalıyım.

2003 yılında Aktüel Life dergisinde Türkiye'deki "SİAD"larla ilgili bir haber yapmak isredim. "SİAD"lardan kastettiğim TÜSİAD, MÜSİAD ve USİAD. Dergi'nin reklam departmanında çalışan bir bayan arkadaş CNR Fuarcılıkta USİAD'ın  Genel Saymanı ile tanışıyor ve benimle tanışmak istediğini söylüyor. Kartını veriyor. Ve USİAD'a (Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği) gidiyorum. Sekreter bayanla sohbet ediyoruz. O benim fikri yapımı anlıyor fakat ben onları hala sosyal-demokrat bir dernek sanıyorum. Bir kaç gün sonra yine gidiyorum bu kez sekreterle sohbetimiz esnasında içeriden gelen bir sesi tanıyorum. "Bu ses Ferit İlsever'in sesi " diyorum sekretere. "Evet" diyor "içeride toplantı var, katılmak ister misiniz?" Ben "Hayır" diyorum. Uzun yıllar önce onlardan ayrıldığımı ve onları devrimci olarak görmediğimi söylüyorum. Doğu Perinçek'in de devletin sol bacağı olduğunu söylüyorum. Bana Cumhuriyet gazetesi'nden bir isim söylüyor onunla tanınşmamı öneriyor. Tabii tanışmıyorum. Bu arkadaşın adını açıklamak istemiyorum, çünkü Ergenekoncu olduğu ihtimalini vermiyorum. Ancak bir başka isim daha veriyor, tanışmamız için; Bakırköy Belediye Başkan Yardımcısı Turgay bey. Bu kişiyle tanışıyorum. Ona diyorum ki "Sizden önceki Belediye (ANAP) burada çok yolsuzluklar yaptı. Bunları Avukat Celal Toprakoğlu da biliyor. O belgelerden bana da verin dergide yayınlamak istiyorum. Bana diyor ki, "Biz o defteri kapattık. Basınlık bir şey yok". Çok şaşırdım, "Demek ki siz de ANAP'ın yolundan gideceksiniz. O zaman sizin yolsuzluklarınızı araştıracağım. "Daha sonra telefon tartışmaları, tehditler vb. sürüp gitti. Turgay adlı Belediye Başkan Yardımcısı (CHP Belediyesi) ile Ulusal Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı CHP Parti Meclisi üyesi bağlantılar pek önemsiz değil. Neyse Aktüel Life'deki kapak haberi "SİAD Bolluğu" başlığıyla çıkarıyorum. Başlıktan dolayı pek memnun olmuyorlar. Birgün sonra kendilerine beş-on dergi götürüyorum. İşhanı girişinde iri kıyım, turuncu renkli paltosu olan  birine rastlıyorum. Asansöre biniyoruz birlikte. Kaçıncı kata çıkacağını soruyorum. "Yedi" diyor. "Ben de yediye çıkacağım, siz de işadamı mısınız?"  diye soruyorum. "Hayır" diyor, "Ben emekli generalim. "Ve yedinci kata gelince ikimiz de asansörden iniyoruz, ve kapı zilini çalıyorum. Kapıyı açan sekreter beraber mi geldiniz Veli Paşa ile ?" diye soruyor. "Hayır, tesadüfen karşılaştık asansörde." diyorum. "O Veli Paşa, ünlü" diyor. "Bunun soyadı nedir?" diye soruyorum. "Veli Küçük" diyor sekreter. "Demek Veli Küçük bu" diyorum. TİKKO bunu vurmak için arıyor diye duymuştum ama yanlış yerde arıyormuş, adam ortalıkta dolaşıyor "dedim. Beş on dakika sonra Veli Küçük, sekreterle oturduğumuz odaya geldi. Sekreterin masasına oturdu. "Beni tanıyor musun?" diye sordu. "Hayır, asansörde tanıdım." dedim. "Ben Veli Küçük paşa'yım." dedi. Kendisine "Önemli değil, ben zaten paşaları sevmiyorum." dedim. Yüzünü kan bastı, sinirlenerek,  bana baktı. "Neden?" diye sordu. Ona "Ordu devletin bel kemiğidir, o yüzden karşıyım. Biz Lenin'den böyle öğrendik." dedim. Sinirlendi, ayağa kalktı ve odayı terketti. Bir hafta sonra gidişimde beni içeriye almadan önce üzerimi aramak istediler, ancak o şekilde içeriye alabileceklerini söylediler. Ve "buyrun arayın" dedim. Ertesi gün miting ile ilgili bir mesaj geldi. USİAD'ı aradım, sekreterle konuştuk; Denktaş'ın Kıbrıs'tan mitinge geleceğini" söyledi. Beni de davet etmek istediklerini söyledi. Dedim ki, "Denktaş, faşisttir, Kıbrıs  kontrgerillanın merkezlerinden biridir. Onun suçları saymakla bitmez." dedim. "Bunu bilmiyordum. Sizin görüşleriniz, bilgileriniz,  çok farklı. Bu söylediklerinizi araştıracağım." dedi. "O yerde çalışmayı size yakıştıramıyorum" dedim. İki  gün sonra USİAD'a gittiğimde tekrar üzerimi aradılar, öyle içeri alındım. Ancak sekreterin işi bıraktığını söylediler. O günden bu güne sekreteri görmedim. USİAD Başkanı Kemal Özden ise nasıl olduysa 2006'da Ergenekon operasyonlarının başlamasından sonra öldü! Acaba öldü mü, çok şey bildiği için öldürüldü mü? sorusu hala kafamda varlığını sürdürüyor.



İşte Ali Rıza Sarıyıldız arkadaşım, ERGENEKON'un beş benzemezler örgütü olduğuna benim bazı, ufak tefek tanıklıklarım bunlar.