21 Ağustos 2012 Salı

ZIRVALIK AYI BİTTİ; SAFLAR VE UYANIKLAR ŞİMDİ BAYRAM YAPIYOR!!!

Bu yazımı, Barış ve Demokrasi
Partisi (BDP) içinde bir karikatür
gibi duran ve sehven milletvekili
seçilmiş olan dinci-sömürgeci,
gerici unsur
Altan Tan’a ithaf ediyorum.
---------------
Bu yazıyı yayınladıktan sonra gece saat 1.35'te (21 Ağustos Salı gecesi)
Facebook farafından sayfam geçici olarak engellendi.
Facebook kimin hizmetindedir? Dincilerin hizmetinde midir?
Amerikan şirketleri dincileri koruma ve kollama görevi mi üstlendi?
---------------

   Baştan sona yalandan ibaret olarak icat edilmiş olan bütün gerici dinlerde (Musevilik, Hristiyanlık, İslam) oruç denilen zırvalık bulunuyor. Fakat oruç adı verilen ve belli bir süre aç kalmaktan ibaret ola n bu z ırvalığın neden yerine getirildiği, neden oruç tutulduğu mantıklı bir izahtan yoksun kalıyor. İzah edilmek yerine, Kuran’da da belirtildiği üzere, eski  dinlerde bu farz yerine getirildiği için İslam da da orucun farz (mecburi) olduğu söyleniyor. Öte yandan İslam’da Ramazan Bayramı diye bir şey yoktur. Bu bizim ülkemizdeki dinciler tarafından uydurulmuştur. İslam’da oruç ayının bitiminden sonra “Fıtır sadakası” verildiği için “Fıtır bayramı” vardır. Fıtır kelimesi Farsçadır ve “yaratılış” anlamına gelmektedir. Türkçe’de “fıtır vermek” yerine “fitre vermek” deyimi kullanılmaktadır. Şaşa ve gösteriş düşkünü İslamcı kapitalistler konu “fitre vermek” olunca sessizliği tercih etmektedirler. Çünkü fitre verdikleri meçhuldür. Tayyip Erdoğan ve eşi fakirlerin iftar sofralarına bir gösteriş olarak katıldığı halde fakirlere fitre verdiği duyulmuş değildir. Bundan başka İslama göre fitreler fakirlere verilmesi gerekirken devlet kurumları olan TSK Vakıflarına fitre verildiği bilinmektedir.
      İslamiyet öncesi Arapların iki bayramı mevcuttur. Muhammet bu iki bayramı tasfiye ederek onların yerine dinci-sömürgeci bayramlar olan Kurban Bayramı ve Fıtır (Ramazan) Bayramını getirmiştir. Dolayısıyla bu iki bayram Muhammet’in ideolojik-politik yapısına göre uygulanan, kutlanan bayramlardır. Ve Arap olmayan diğer milletler için dinci-sömürgeci ve asimilasyoncu “bayram”lar, “kutlamalar”dır. Bu nedenle Türk ve Kürt halkının ve de diğer halkların Arap dinci-sömürgeciliğinden ve asimilasyonundan korunmak için bu bayramları kutlamamaları gerekir. Bu bayramları teşvik edenler Arap dinci-sömürgeciliğinin işbirlikçisi Arap casuslarıdır.
     İslamiyette davullu, iftar sofralı bir gösteriş halinde olan oruç ayı Hristiyanlık için böyle değildir. Onlarda olay gizli yapılmalıdır ve yine onlarda orucun içeriği aç kalmak değil başka amaçlar gözetilmektedir. Şöyle ki: Matta 6.16-18 ayetler:
“Oruç tuttuğunuz zaman, iki yüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç tuttuklarını belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm veririler. Siz oruç tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. Öyle ki, insanlara değil, gizlide olan Babanıza oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı gören Babanız sizi ödüllendirecektir.”
       Kutsal Kitabın İşaya 58. bölümü Tanrı’nın oruç için olan isteği hakkında bize yeterli bilgi verir:
1 Yüksek sesle çağır, esirgeme, sesini boru gibi yükselt, ve kavmıma  günahlarını, ve Yakup evine suçlarını bildir. 2    Halbuki her gün beni arıyorlar, ve yollarımı bilmekten hoşlanıyorlar; adalet etmiş ve Allah’ın hükümlerini bırakmamış bir millet gibi benden doğru hükümler soruyorlar; Allah’a yaklaşmaktan hoşlanıyorlar. 3   Niçin oruç tuttuk da görmiyorsun? Canımızı alçalttık da bilmiyorsun? diyorlar. İşte siz orucunuz gününde işinizin peşindesiniz, ve bütün işçilerinizi sıkıştırırsınız.
4   İşte siz kavga ve çekişme için, ve kötülük yumruğu ile vurmak için oruç tutuyorsunuz; bugün öyle oruç tutmuyorsunuz ki, yüksek yerde sesinizi işittiresiniz. 5  Benim seçtiğim oruç, insanın canını alçaltacağı gün, böyle mi olur? Saz gibi başını iğmek, ve altına  çul ve kül sermek mi? buna mı oruç, ve Rabbe makbul gün, diyorsun? 6   Kötülük zincirlerini açmak, boyunduruk bağlarını çözmek, ve ezilmiş olanları hür olarak koyvermek, ve her boyunduruğu kırmak, benim seçtiğim oruç bu değil mi? 7  Kendi ekmeğini aç olanla paylaşmak, ve yurtsuz düşkünleri kendi evine getirmek, ve çıplağı görünce üstünü örtmek, ve kendi etinden olandan  kaçınmamak değil mi?
     Orucun neden tutulduğunu izah edemeyen İslam dini, sadece bu konuda oruç tutun emrinden ibaret sözler sarfediyor. İşte o ayetler:
       2:183 - Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz. 2:184 - (Size farz kılınan oruç), sayılı günlerdedir. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan ise, diğer günlerde, tutamadığı günler sayısınca tutar. Ona dayanıp kalacaklar üzerine de bir yoksulu doyuracak kadar fidye gerekir. Her kim de hayrına  fidyeyi artırırsa, hakkında daha hayırlıdır. Bununla beraber, eğer bilirseniz, oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır. 2:187 - Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar,sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar.
Orucun Zararları
  •        Alkol kullanalar açısından da oruç tutmak zararlıdır. Alkol kullanıp da cahil olan insanlar “Cehennemde yanmak” korkusuyla Ramazan’da oruç tutmaktadır. Halbuki doktorlar bu konuda şu açıklamayı yapıyorlar: Ramazan ayında bazı “Alkol dostları” alkolü birden bırakabilmektedirler. Bir kısmında  kesilme belirtileri olabilir. Titreme,terleme,sinirlilik,uykusuzluk,gerginlik vs. Bir kısmında bunlara ilave olarak ciddi nöbet olmaktadır.(Deliryum tremens ) ve burada kişinin bilinci bulanıklaşmakta, ciddi davranış ve uyum bozuklukları, epilepsi nöbetleri , halüsünasyonlar , koma belirtilerine varana kadar tıbbi durumlar ortaya çıkabilmektedir. http://www.panik-atak.com/v3/index.php?option=com_content&view=article&id=63&Itemid=67
  •        Oruç tutanlar açlık çekme korkusuyla sahurda fazla yemek yemek zorunda kalıyorlar. Bu durumda mideye de fazla miktarda kan gitmektedir ve kalp zorlanmaktadır. Mideye aşırı kan pompalanması kalp basıncını arttırmakta ve kalp krizlerine yol açmakrta ve bu ölümle sonuçlanmaktadır. Ve sahurda yemekten sonra yatmak zorunda kalınmaktadır. Bu durumda sağlık açısından zararlıdır; reflü hastalığına yol açmaktadır. Yatılmadığı taktirde oruçlu şahıs yeterli uykuyu alamadığı için vücudunda ve davranışlarında uykusuzluktan ileri gelen dengesizlikler ortaya çıkmaktadır.
  •        Oruç tutan Arap olmayan halklar farkında olmadan Arap gelenekleri  tarafından asimile edilmekte ve kendi öz benliklerini kaybetmektedirler.
  •        Oruç tutmak, İslamiyetin ayakta kalmasına da neden olmaktadır.  İslamiyet’in ayakta kalması başta Amerikan emperyalizmi olmak üzere Arap kralları, şeyhleri, şıhlarının iktidarını biraz daha sağlama alması demektir.
  •        Oruç tutanlar bilinç dışı, mantık dışı bir faaliyet içinde olup-olmadıklarını kendilerince sorgulamadıkları için beyinsel-zekasal gelişmeleri dumura uğramaktadır. Düşünen, tartan, sorgulayan, anlayan, hesap-kitap yapan bir kafanın yerine korkan, düşünme yeteneğini kaybetmiş, dogmato düşünüşe sahip ve dinci-kapitalistler tarafından güdülen bir kafa ortaya çıkmaktadır.
  •        Düşünce bazında yaptığı eylem ve pratikleri korku veya menfaat üzerine kuranlar oruç da tutmaktadırlar. Bunlar oruç tutarak öldükten sonra uydurulmuş bir kavram olan Cehennem yerine Cennete gideceklerini ve orada hurilerle  cilveleşecekleri bir hayat yaşayacaklarını sanmaktadırlar. Ve yaptıklarını gerçekler nedeniyle değil hayli cennet-cehennem aldatmacaları nedeniyle yapmaktadırlar.
  •        Oruç ayı geldiğinde, oruç tutanların zeka seviyeleri derhal düşmekte beş-altı yaşlarındaki bir çocuk gibi hayali şeyleri hatta büyüklere oyunlar diyebileceğimiz Cennet-Cehennem oyununu sahi zannetmektedirler. Ve beyin kilitlenmesine uğramaktadırlar.
  •        Oruç tutanlar sayesinde din ayakta kalmakta ve bilimin ilerlemesi yavaşlamaktadır.
  •        Oruç tutanlar sayesinde Tayyip Erdoğan, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Alpaslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Adnan Menderes gibi sağcı, dinci, yobaz, gerici, faşist, emperyalist işbirlikçisi politikacılar iktidara gelmekte ve ülke geri kalmışlığını sürdürmekte, ekonomik, politik, kültürel, bilimsel olarak gelişememekte ve bu durum bir avuç emperyalist işbirlikçisi ile dünya kapitalist-emperyalist sistemine hizmet etmektedir.
Oruç, Cin s ellik ve Cenabet Şa fiiler
       Cinselli k  İsl a  m ın olm  azs a olmazlarındandır.   İsla mın en çok burnunu  soktuğu konu cinselliktir. Hal böyle olunca oruç ile cinsellik arasındaki ilişkiye de göz atmak gerekir. Bu  defa dini bakımdan Türklerden daha gerici olan Kürtlerin Şafii mezhebine göre oruç ve cinsellik üzerine ne yazıldığına bakalım:
       Şafii mezhebine göre cünüp olarak oruç tutmak Mumsema Şafii mezhebine göre orucun başlangıcında temiz olmak için, fecirden önce cünüplükten yıkanmak, adaptandır
       Cünüp olduğu halde fecirden sonra yıkanmak, orucun sıhhatine engel değildir Ancak efdal olan, fecirden önce yıkanmaktır Bunu n delili, şu hadistir: 'Hz Peygamber, cimadan dolayı bazen sabahladıktan sonra yıkanıp orucuna devam ederdi' (Buharî/1825, 1830)
       Hayız ve nifastan kurtulan kadının da fecirden önce yıkanması  müstehabdır (Büyük Şafii Fıkhı, Dr Mustafa el-Hin, Dr Mustafa el-Buğa, Ali eş-Şerbeci, Çeviren: Ali Arslan)
Cünüp olarak bir namaz vaktinden fazla beklemek haramdır Ancak iftara kadar cünüp beklemek orucu bozmasa da sevabını azaltır http://www.mumsema.com/safii-mezhebinde-oruc/55805-safii-mezhebine-gore-cunup-olarak-oruc-tutmak.html
Kadın ve Ramazan
Orucu Bozan ve Bozmayanlar
 “·  Yalnız yapışmak, öpmek ve oynamakla oruç bozulmayacağı gibi, yalnız bakmak ve düşünmek sonucu olarak inzal olmakla da bozulmaz. Bunun için bir kimsenin zevcesini öpüp okşaması ile onun orucu bozulmaz.
“·  Yine, zevcesinin veya başkasının yüzüne veya herhangi bir uzvuna tekrar suretinde olsa dahi, bakması ile ve bakışından veya bunları düşünüşünden dolayı şehvetle akıntı olması ile de orucu bozulmaz.
 “·  İki yoldan başka herhangi bir uzva yapılacak temas sonunda inzal olmazsa, oruç bozulmaz. Fakat inzal olunca oruç bozulur ve yalnız kaza gerekir. El ile  meni getirmek veya hayvan ve ölüye temasla olan inzal da böyledir.

“·  Zevcesinin sıcaklığını duymayacak şekilde elbisesi üstünden tutmakla inzal olsa orucu bozulmaz, sıcaklığını duymuşsa bozulur.

“·  Yine, bir kadın kocasını, inzal oluncaya kadar tutsa, kocasının orucu bozulmaz. Fakat bu tutması, kocasının teklifi üzerine ise, bu durumda orucunun bozulup bozulmamasında ihtilâf vardır.
“·  Bir erkek zevcesini veya bir kadın kocasını öpüp de erkekden meni, kadından bir yaşlık belirse, bunların orucu bozulmuş olur, bundan dolayı da kaza gerekir. Kadın bu öpme sonunda bir yaşlık değil de, bir lezzet duyacak olsa, İmam Ebû Yusuf'a göre orucu bozulur. İmam Muhammed'e göre bozulmaz. Okşamak, el tutuşmak, boyuna sarılmak da, öpme gibidir.
 “·  Erkeğin tenasül aletine damlatılan su veya yağ, mesaneye kadar gitse bile, İmam Azam ile İmam Muhammed'e göre orucu bozmaz. Fakat mesaneye kadar gitmeyip de tenasül organı içinde kalırsa, ittifakla bozmaz.
“·  Su veya yağ ile ıslanmış bir parmağın ön veya arka tarafa sokulması, oruç hatırlanması halinde olursa orucu bozar.

“·  Unutma halinde ise, bozmaz. Kuru bir parmağın sokulması, her iki halde de orucu bozmaz. http://www.sumeyyediyari.com/Ramazan/Kadin_ve_Ramazan/orucu_bozan_ve_bozmayanlar.html

   Hayali Bir Varlık Olan Allah’ın Oruç Tutmasını İstediği İnsan Ona Göre Nasıl Bir Varlıktır?

“Kuran'ın Allah'ına Göre İnsan Nasıl Bir Varlıktır?

     
         Kuran'ın Allah'ına göre "insan" aşağıda tanımlandığı gibi bir varlıktır. Fakat böyle bir varlıktan "Allah" denilen hayali varlığın oruç beklemesi çok anlamsız görülüyor. Allah "yarattığı varlığı" (insanı) böylesine aşağılarken acaba kendisini de aşağılamış olmuyor mu? Mantıklı olarak düşünecek olunursa yaratılan değil, onu yaratan sorumludur yaratılanın, acizliğinden, nankörlüğünden, yüzsüzlüğünden, aceleciliğinden vb.
http://istavrit.wordpress.com/tag/oruc/
İNSAN NANKÖRDÜR: 
“Kahrolası insan ne nankördür (inkârcıdır)” (Abese 80/17)
İNSAN ACİZDİR:
toplu iğneyi batırsan zıplar, sivrisinek anasını ağlatır… Yarım nefesi alamazsa ya da verememezse sahte azameti ve palavrası yerle bir olur!. (Mâide 5/30-31-Nahl 16/4  bkz.)
İNSAN ZAYIFTIR:
“Allah *sizden (yükünüzü) hafifletmek ister, çünkü insan zayıf yaratılmıştır.” (Nisâ 4/28)
İNSAN YÜZSÜZDÜR, ÜMİTSİZDİR;
“İnsan hayr istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzülüverir…” (Fussilet 41/49)
İNSAN ACELECİDİR;
“İnsan hayrı istediği kadar şerri de ister. İnsan pek acelecidir!…” (İsrâ 17/11)
“İnsan aceleci (bir tabîatta,huyda) yaratılmıştır. Size âyetlerimi göstereceğim; Benden acele istemeyin.” (Enbiyâ 21/37)
İNSAN ZALİMDİR :
“O size istediğiniz her şeyden verdi. ALLAH’ın  ni’metlerini sayacak olsanız sayamazsınız. Doğrusu insan zâlim ve keffardır (nankördür) ” (İbrâhim 14/34)
İNSAN NANKÖRDÜR VE CAHİLDİR;
“Biz emâneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o (insan) çok zâlim ve çok câhildir!…” (Ahzâb 33/72)
İNSAN CİMRİDİR:
“De ki: RABB’imin rahmet hazinesine eğer siz sahib olsaydınız, harcanır korkusuyla kıstıkça kısardınız. İnsanoğlu da pek eli sıkıdır (cimridir) .” (İsrâ 17/100)
İNSAN HIRSLI, HUYSUZ VE MIZIKÇIDIR;
“Gerçekten insan pek hırslı ve huysuz yaratılmıştır. Fenalık dokununca mızıkçı, hayr dokununca kıskançtır.” (Meâric 70/19-21)
İNSAN YAĞMACIDIR:
“Malı öyle bir seviş seviyorsunuz ki yığmacasına!…” (Fecr 89/20)
İNSAN AZGINDIR:
“Sakın okumazlık etme! Çünkü insan, muhakkak azıtır!…” (Alâk 96/6)
 İNSAN SAPIKTIR;
“Andolsun ki; cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar; gözleri vardır, onlarla göremezler; kulakları vardır, ama onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkın (dallun:sapık) dırlar. İşte gafiller bunlardır.” (A’râf 7/179)
İNSAN HAYVANDIR;
“Yoksa sen onların çoğunun işittiklerini veya anladıklarını (kavradıklarını) mı sanıyorsun? Onlar sırf hayvan gibi, hatta gidişçe (yolca) daha sapkındırlar. (dallun) ” (Furkân 25/44)
İNSAN KÖR BİR DÜŞMANDIR;
“İnsan görmez mi ki biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki apacık düşman kesilmiş” (Yâsîn 36/77)
İNSAN EŞŞEKTİR;
“Onlara ne oluyor ki Kur’an’dan yüz çeviriyorlar? Sanki onlar arslandan kaçan ürkmüş yaban eşekleri gibi!” (Müddessir, 49-51)
Birakin insanlar arasinda, hayvanlar arasinda bile ayrim yapar..Mesela Allah kendi yarattigi essegi sevmez ama arslani sever..
Kendi esirine saygi duymayan, asagilayan bir tanri olabilir mi?
O tanri, Kuran`in Allah`i olursa olur..Bir kismini digerinize ustun kildik demiyor mu?
* Yalancılar
* Maymunlar
* Domuzlar
  
* Eşekler
* Pislikler
* Aşağılıklar
* Canı çıkasıcalar
* Köpekler
* Alçaklar
* Yabani eşekler
* Merkepler
* Susamış develer
* Geberesiceler
* Reziller
* Sapık kişiler
  
* Beyinsizler
* Kof kütükler
* Zorbalar
* Soysuzlar
* Kahrolasıcalar
* Yalancılar
        Kuran’da geçen bu kelimeler ilahi bir yaratıcinın sözleri olabilir mi? Kuran’i yazdıran Muhammed`in bu tarzı, olsa olsa Allah’a hakaret olarak algılanabilir.
        Bu ayetlerden sonra “yaratilmişların en değerlisi insandir” diyebilir misiniz? Derseniz Allah`ınıza ters düşmüş olmaz mısınız? Allah’ınız sizinle ayni görüşte değil ki!!!” http://istavrit.wordpress.com/tag/oruc/
Oruç
Turan Dursun Din Bu 2 adlı eserinde bakalım ne diyor..
orucun kökeni: güneşe tapma
“..İbrahim peygamber, yıldızı görür, yıldıza , “tanrım” der; ay’ı görür, ay’a “tanrım” der. güneş’i görür, güneş’e “tanrım” der. bu gökcisimlerinden güneş’i daha büyük ve daha parlak görünce, “işte tanrım budur, bu daha büyüktür” diye konuşur. ne var ki, “tanrı” dedikleri batınca, onlara “tanrı” demekten vazgeçer. İbrahim peygamber önce yıldızdan, sonra ay’dan en sonunda da güneş’ten vazgeçer. Kur’an’ın en’am suresi’nin 76, 77 ve 78. ayetleri böyle anlatır, İbrahim peygamber’in “asıl tanrı”ya dönüşünü. (Turan Dursun, bkz Din Bu2)
       Süryanilerde Ninova orucu: M.Ö. 862 yılında Ninova halkının, Tiğlatpalassar döneminde, Ninova’da gerçekleştirdiği gerçek tövbeyi örnek alarak, kilise bu orucu tutmaktadır. Kilisede oldukça eskidir, hatta Mor Efem de (373) ondan bahsetmektedir. İlk dönemlerde 6 gün tutulurdu.
       Oruç bilindiği gibi Hristiyanlıkta da vardır fakat “belli bir ayda oruç tutma” geleneği Arap paganlarının eski bir geleneğiydi.
       İncil de Hz. Isa ilk görevlendirildiginde 40 gün oruç tutuyor bu oruc sonrasi seytan onu denemek icin sunlari söylüyor.
     mat/4/1 Bundan sonra İsa, İblis tarafından denenmek üzere Ruh aracılığıyla çöle götürüldü.
     mat/4/2 İsa kırk gün kırk gece oruç tuttuktan sonra acıktı.
     mat/4/3 O zaman Ayartıcı yaklaşıp, “Tanrı’nın Oğlu’ysan, söyle şu taşlar ekmek olsun” dedi. http://www.google.com.tr/url?sa=t&rct=j&q=&esrc=s&source=web&cd=7&ved=0CHQQFjAG&url=http%3A%2F%2Fistavrit.wordpress.com
Oruçun Kökeni
        

“Oruç, Islamiyet öncesinde de farzdı !! Islam öncesinin Mekke’sinde, putataparlar diye adlandırılan bir topluluğun ibadetleri arasında oruç da vardı. Bunu, Buhari’nin yer verdiği bir hadiste de açıkça görüyoruz: “Aişe anlatıyor: Islam öncesinde Kureyş, Aşure gününde oruç tutardı..”(Buhari, e’s-Sahih, Kitabu’s Savm/1.) Burada sorulması gereken şudur: Putlara taptıkları söylenen insanlar, oruç tutarlarken hangi ilah için tutuyorlardı?

       Hiç kuşkusuz, yıldızlar için, en başta da Güneş Ilahı için. Yıldızları ve Güneşi simgeleyen ve sonraları put diye nitelenen simgeler önünde. Elbet, asıl amaç da varlığına inanılan görünmez ilaha yaklaşmaktı. Buna Kur’anda tanıklık ediyor. (Bkz. Zümer 3.) Tanrıya yaklaşmak için o zaman da aracılar vardı, Islam’da da vardır. Islam’da olduğu gibi, o zaman da,  ibadetler, en son hedef olarak ilah için yapılırdı. Oruç tutulurken de hedef, güneş ilahı idi.

       Bakara 183 de, Orucun daha öncekilere de farz kılındığı açıklanır. Daha öncakiler kim? daha önceki toplumlar, hangi toplumlar? Araştırmalar şunu ortaya koymuştur: Orucun en başta gelen ilk kaynağı, güneş'e tapmadır.

        Güneş’e Ayarlı !! Namaz gibi oruç da, güneşe ayarlıdır: Güneşin dünyayı ışınlarıyla aydınlatmak üzere olduğu tanyerinin ağarmasıyla başlanıyor, battığı zamana değin sürdürülüyor. Tabii, gecenin ve gündüzün aylarca sürdüğü yerler, kutuplar hesbs katılmamış. O çağlarda, Arabistan’daki coğrafya bilgisiyle bu hesap nasıl yapılabilirdi ki? islam yenilikçileri şimdi bir takım hesaplar yapıyorlar. Altı ay gece, altı ay gündüz olan yerlerde ne yapılacak? çözüm şöyle: Oruç tutlabilecek en yakın yöredeki günlerin saat olarak uzunlukları esas alınıp, ona göre oruç tutulabilecek. Ama ne Kur’anda ne de Hadislerde buna cevaz var. ayetteki açıklama çok açık: Orucun başlangıcı, kur’anın emrine göre tanyeri ağarmadan önce, sonu ise güneşin batması.
       Ilahiyatçı çevrelerden, kutuplarda nasıl oruç tutulacağına ilişkin nass, yani ayet ve hadis niye yok diye sorulduğunda, masıt'la vesail'i, yani amaçlar'la araçlar'ı birbirine karıştırmamak gerek diye bir karşılık alınıyor. Bu konuda ayet ve hadisin bulunmamasının da bir önemi olmadığı açıklanıyor. Bunu diyenler, şu soruya cevap veremiyorlar. Eğer ibadetin vakt'i, vesail'den sayılıyorsa ve bunun da bir önemi yoksa, namazlar da vakitlerin dışında, örneğin vakit gelmeden kılınabilir mi? Bu soruya evet diyebilecek hiç bir fıkıhçı bulunamaz.
       Meksika neresi, Arabistan neresi? Dr.Ismail Cerrahoglu, Ilahiyat Fakültesi Dergisi’nde yayımlanan Kur’an’ı Kerim Ve Sabiiler başlıklı yazısında gerçeği belirtiyor. Tarihi kalıntılardan elde edilen neticelere göre oruç, eskiden beri insanlığın bir adeti olarak görülmektedir. Sabiilerdeki orucu, Ibn’u Nedim’in Harran Sabiilerine tahsis etmiş olduğunun zikri yukarıda geçmişti. (AÜ Ilahiyat Fakültesi Dergisi, c.X, yıl 1962, s.103 vd.) Insanlar, aç kalmaya, şu bizi ısıtan güneş için katlanmışlar. yalnız ortadoğu’da mı? Güneş’e tapmanın geçerli olduğu birçok yerde güneş’e ayarlı bir oruca rastlanıyor.  Meksika nere, Arabistan nere denecek ama Meksika yerlileri içinde bile oruç var. Kemalistler, dinlerin kökenini araştırırken karşılaşıyorlar bu gerçekle !! Biz de onlardan öğreniyoruz. Belgesi şu ünlü Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nde. Arşiv’deki birçok belgelerin kopyasının 2000’e Doğru kitaplığına girdiği de biliniyor. Meksika Maslahatgüzarı Tahsin Mayatepek’in 1937 yılında Atatürk’e gönderdiği 14. Raporun başlığı şöyle ''...Müslümanlığa ait olduğu sanılan  hususların müslümanlığa Güneş Kültü’nden girdiğine dair mühim malumat ve izahati havi rapor..'' (Bkz. Saçak Dergisi, sayı 49, Şubat 1988, s.18.) Bu raporda, orucun da içinde bulunduğu “ibadet”lerin, “Güneş Kültü”nden Islama girdiği bir bir anlatılmış.

        Oruç, ilahi bir emir olarak kabul edilmektedir. Oysa, Meksika’dan Çin’e kadar tek tanrılı dinlerin öncesinde de Güneş’e tapanlar, gün doğumundan batımına kadar oruç tutuyorlardı. O zaman bu ibadet nasıl açıklanıyor? Gene ilahi bir emirle mi?

        Not: Muhammed, 570 veya 571’de doğdu, 632’de öldü. 40 yaşında da Tanrı (el-ilah) ile insanlar arasında aracılık görevini aldığını açıkladı. 61-62 yıllık yaşamı ve 21-22 yıllık Tanrı’nın özel sözcülüğü içinde topu topu 8 islam ramazanı var. Muhammed, 53 ya da 54 yaşında oruç buyruğunu aldığını  söylemiş, 632 yılının ramazan ayına varmadan ölmüştür. İlk ramazanı Hicri 1 ramazan 2 (Miladi 26 Şubat 624), son ramazanı da Hicri 8 ramazan 9 (Miladi 12 Aralık 631) olup, günleri kısa olan kış aylarına rastlamıştır. Eğer, uzun yaz günlerinde de oruç tutturacak kadar tecrübesi olsa idi, muhtemelen, orucun katı kurallarını biraz daha yumuşatır, insanı sıcak yaz günlerinde uzun saatler boyu aç ve susuz bırakacak kadar sağlıksız bir adet koymazdı dinine.

        Not: Bu yazı, Turan Dursun'un Din Bu kitap serisinden yararlanılarak hazırlanmıştır.
        Paylaşım:B.Gorgen toplumsalbilinc.org “ 
Oruç Cinayetleri

Askerde oruç cinayeti iddiası

20 AĞUS 2011 
       Hakkari'de askerliğini yapan 20 yaşındaki Ali Arslan'ın Alevi olduğu ve oruç tutmadığı için başka bir asker tarafından başından vurularak öldürüldüğü ileri sürüldü.

       İddiaya göre; Ali Arslan, acemi birliğini yaptıktan sonra, usta birliğini yapmak için Hakkari'ye gitti. Arslan ailesiyle yaptığı telefon konuşmalarında Alevi olduğu için sürekli diğer askerler tarafından hor görüldüğünü, rahatsız edildiğini söyledi. Arslan, 15 Ağustos günü kışlada başka bir asker tarafından başından vurularak öldürüldü.

Liseliler Oruç Cinayeti İşledi

       DHA - ANTALYA - Dördü lisede okuyan beş genç, Antalya sokaklarında yaşayan bir mekânsızı ramazanda içki içtiği gerekçesiyle sopalarla döverek öldürdü.
       Muratpaşa Mahallesi'nde önceki sabah, kafası ve vücudunun çeşitli yerlerinde darp izi olan bir erkek cesedi bulundu. Taş ve sopalarla vurularak öldürüldüğü anlaşılan kişinin 44 yaşındaki Ünal Topel olduğunu belirleyen Antalya Emniyet Müdürlüğü Cinayet Bürosu ekipleri, zanlı olarak dördü lise öğrencisi beş genci gözaltına aldı. Sorgularında cinayeti itiraf eden B.K., Ş.Ş., M.Ö., V.T. ile R.A., ramazan ayında içki içtiğini gördükleri Topel'le aralarında önce küfürleşme yaşandığını, daha sonra çıkan kavgada Topel'i sopalarla dövdüklerini anlattı. Beş genç ifadelerinin ardından dün çıkarıldıkları mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderildi.

Aleviydi…! Oruç Tutmadı…! Alnından Vurularak Öldürüldü…!!!

19 Ağustos 2010 Perşembe, 23:17 · tarihinde Devrim Türkülerimiz tarafından eklendi
       Hakkari'de askerlik yapan Ali Arslan alevi olduğu ve Ramazan orucu tutmadığı gerekçesiyle öldürüldüğü bildirildi. 20 yaşında olan Ali Arslan, acemi birliğini yaptıktan sonra, usta birliğini yapmak icin Hakkari 'ye gitti. Ali Arslan alevi olduğu icin, sürekli diğer askerler tarafından hor görüldüğünü,rahatsız edildiğini, ailesiyle yapılan telefon görüşmelerinde ailesine sürekli bildirdi.
       15.08.2010 tarihinde, kışlada Ramazan orucu tutmadığı gerekçesiyle,bir asker tarafından başından vurularak öldürülen Ali Arslan'ın cenazesi Erzincan'a bağlı Palanga Köyüne getirildi.
       Alınan bilgilere göre askeri komutanlarca, olayın çatışma esnasında gerçekleşmediği, bir asker tarafından bilerek öldürüldüğü gerekçesiyle,h aberin basına yayılması engellenmiş ve olayın sessizce örtbas edilmesi sağlanmıştı.
       Ailesinin büyük ısrarına rağmen, Ali Arslan'ın yüzü ailesine gösterilmedi. Sadece ayaklarının annesi tarafından görülmesine izin verildikten sonra, Ali Arslan'ın cenazesi toprağa verildi.
       30 yıldır kirli savaş konseptine ısrarla sarılan TC devleti için yok etmek bir devlet geleneği haline geldi. Muhalif kimlikleri susturma geleneği, en belirgin olarak gözaltında kaybetme politikasında açığa çıkmıştı. Mücadelelerle dolu uzun yıllar ve bedellerden sonra, devlet gözaltında kaybetme politikasında geri adım atmak zorunda kalmış vegözaltında kayıpların sayısı kısmi de olsa düşmüştü. Ancak yok etme politikaları çeşitli biçimlerde sürdü. Faili meçhul cinayetler durmadı.TSK içinde yaşanan şüpheli ölümler de faili meçhul cinayetlerin bir başka biçimi olarak sıkça yaşanıyor.

Oruç cinayeti hükümlüsü kendini astı
        Malatya'da oruç yüzünden bir üniversite öğrencisi öldürmekten 20 yıl hapse mahkum edilen ve cezaevinden 6 yıl önce afla çıkan şahıs, kendini asarak intihar etti.
       Alınan bilgiye göre, 7 Ocak 1998 tarihinde İnönü Üniversitesi'nde oruç yüzünden çıkan tartışmada üniversite öğrencisi Ümit Cihan Tarho'yu bıçaklayarak öldürdüğü iddiasıyla yargılandığı Malatya Ağır Ceza  Mahkemesi'nce 20 yıl hapse mahkum edilen Kadri Kılıç (35), 2003 yılında çıkan afla tahliye edildi. Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesine bağlı Haydarhöyük köyünde yaşayan ve işsiz olduğu öğrenilen Kılıç, girdiği bunalım sonucu evde kimse olmadığı sırada kendini iple tavana asarak intihar etti.
       Yakınları tarafından bulunan Kılıç'ın cesedi, jandarma tarafından yapılan incelemenin ardından Pazarcık Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı. Kılıç'ın cenazesi, yapılan otopsinin ardından Haydarhöyük köyünde toprağa verildi.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

DÜN FETHULLAH DOSTU, BUGÜN ULUSALCI

Yıl: 1996
Yer: Çırağan Sarayı


 

CÜNEYT ÖZDEMİR HABERİ
    Onursal başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı "Hoşgörü 1995 Ödülleri" töreni.

        Törende kimler yok ki.. Siyaset ve sanat dünyasından tanıdık bir çok sima.. Namık Kemal Zeybek, İsmail Kahraman, Abdullah Gül, Abdulkadir Aksu, Muhsin Yazıcıoğlu, Fethullah Gülen, Ertuğrul Günay, R. Tayyip Erdoğan, Melih Gökçek, Orhan Gencebay, Barış  Manço, Hülya Koçyiğit, Müjdat Gezen, Mustafa Keser, Ahu Tuğba, Neslihan Yargıcı, Esin Avşar, Mustafa Topaloğlu, Aysel Gürel, Fatih Terim, Rıza Çalımbay, Emir Turam, Şadan Kalkavan, Rıdvan Dilmen, Nail Güreli, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Cengiz Çandar, Taha Akyol, Hasan Cemal, Zekeriya Kahraman, Murat Birsel, ve daha birçok ünlü isim Çırağan Sarayı'nda buluşmuştu.

ERDOĞAN'LA BİRLİKTE ÖDÜL ALDI
       90'lar Türkiye'sinin fotoğrafı.. Bugünlerde iktidara muhalif tavrıyla her daim gündemde olan bir isim de orada... Hem de ödül almak için.. Müjdat Gezen törende özürlülerle ilgili çalışmalarından dolayı ödül alıyor.. Hem de Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte.. Çünkü bu dalda ödül iki isme birden verilmişti: sanatçı Müjdat Gezen'e ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Özürlüler Koordinasyon Merkezi adına da Başkan Recep Tayyip Erdoğan'a..

ERDOĞAN-GÜLEN-GEZEN AYNI KAREDE
 
        Bugünlerde iktidarla kanlı bıçaklı olan hatta Başbakan'la mahkemelik bile olan Gezen o dönemde Erdoğan'la birlikte ödül almıştı. Erdoğan ve Gülen'le aynı fotoğraf karesinde poz vermişti.


GEZEN NE DEMİŞTİ?
       Başbakan Erdoğan, AK Parti'ye oy verenleri "aptal" olmakla itham ettiği iddia edilen yazısı nedeniyle Müjdat Gezen'e dava açmış açılan dava reddedilmişti. Gezen, "Bazı anketlerde AKP'yi yüzde 50 gösteriyorlar. Aslında Aziz Nesin kriterlerine göre yüzde 60 çıkması gerekirdi" diyerek, Nesin'in "Türk halkının yüzde 60'ı aptal" sözünü hatırlatmıştı.
DÜN FETHULLAH DOSTU, BUGÜN ULUSALCI

Yıl: 1996
Yer: Çırağan Sarayı


 

CÜNEYT ÖZDEMİR HABERİ
    Onursal başkanlığını Fethullah Gülen'in yaptığı Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı "Hoşgörü 1995 Ödülleri" töreni.

        Törende kimler yok ki.. Siyaset ve sanat dünyasından tanıdık bir çok sima.. Namık Kemal Zeybek, İsmail Kahraman, Abdullah Gül, Abdulkadir Aksu, Muhsin Yazıcıoğlu, Fethullah Gülen, Ertuğrul Günay, R. Tayyip Erdoğan, Melih Gökçek, Orhan Gencebay, Barış  Manço, Hülya Koçyiğit, Müjdat Gezen, Mustafa Keser, Ahu Tuğba, Neslihan Yargıcı, Esin Avşar, Mustafa Topaloğlu, Aysel Gürel, Fatih Terim, Rıza Çalımbay, Emir Turam, Şadan Kalkavan, Rıdvan Dilmen, Nail Güreli, Fehmi Koru, Ali Bayramoğlu, Cengiz Çandar, Taha Akyol, Hasan Cemal, Zekeriya Kahraman, Murat Birsel, ve daha birçok ünlü isim Çırağan Sarayı'nda buluşmuştu.

ERDOĞAN'LA BİRLİKTE ÖDÜL ALDI
       90'lar Türkiye'sinin fotoğrafı.. Bugünlerde iktidara muhalif tavrıyla her daim gündemde olan bir isim de orada... Hem de ödül almak için.. Müjdat Gezen törende özürlülerle ilgili çalışmalarından dolayı ödül alıyor.. Hem de Recep Tayyip Erdoğan'la birlikte.. Çünkü bu dalda ödül iki isme birden verilmişti: sanatçı Müjdat Gezen'e ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Özürlüler Koordinasyon Merkezi adına da Başkan Recep Tayyip Erdoğan'a..

ERDOĞAN-GÜLEN-GEZEN AYNI KAREDE
 
        Bugünlerde iktidarla kanlı bıçaklı olan hatta Başbakan'la mahkemelik bile olan Gezen o dönemde Erdoğan'la birlikte ödül almıştı. Erdoğan ve Gülen'le aynı fotoğraf karesinde poz vermişti.


GEZEN NE DEMİŞTİ?
       Başbakan Erdoğan, AK Parti'ye oy verenleri "aptal" olmakla itham ettiği iddia edilen yazısı nedeniyle Müjdat Gezen'e dava açmış açılan dava reddedilmişti. Gezen, "Bazı anketlerde AKP'yi yüzde 50 gösteriyorlar. Aslında Aziz Nesin kriterlerine göre yüzde 60 çıkması gerekirdi" diyerek, Nesin'in "Türk halkının yüzde 60'ı aptal" sözünü hatırlatmıştı.