İSLAM BARIŞ DİNİDİR DİYENLERE, ŞİDDET, İNTİKAM, KATLİAM, İŞGAL, FETİH AYETLERİ
Savaş, hoşunuza gitmediği halde üzerinize yazıldı
(farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve
olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz
bilmezsiniz.
(BAKARA SURESİ / 216)
Şüphesiz iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte
onlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
(BAKARA SURESİ / 218)
Musa'dan sonra İsrailoğullarının önde gelenlerini görmedin mi? Hani,
peygamberlerinden birine: "Bize bir melik gönder de Allah yolunda
savaşalım" demişlerdi, O: "Ya üzerinize savaş yazıldığı halde
savaşmayacak olursanız?" demişti. "Bize ne oluyor ki Allah yolunda
savaşmayalım? Ki biz yurdumuzdan çıkarıldık ve çocuklarımızdan (uzaklaştırıldık.)"
demişlerdi. Ama onlara savaş yazıldığı (öngörüldüğü) zaman, az bir kısmı hariç
yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
(BAKARA SURESİ / 246)
Andolsun, eğer Allah yolunda öldürülür ya da ölürseniz, Allah'tan olan bir
bağışlanma ve rahmet, onların bütün toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.
(AL-İ İMRAN SURESİ / 157)
Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şüphesiz
Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam.
Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından
sürülüp-çıkarılanların ve yolumda işkence görenlerin, çarpışıp öldürülenlerin,
mutlaka kötülüklerini örteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere
sokacağım. (Bu,) Allah katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın
(sevabın) en güzeli O'nun katındadır."
(AL-İ İMRAN SURESİ / 195)
Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nöbetleşin.
Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz.
(AL-İ İMRAN SURESİ / 200)
Ey iman edenler, (düşmanlarınıza karşı) tedbirinizi alın da savaşa bölük bölük
çıkın ya da topluca çıkın.
(NİSA SURESİ / 71)
Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda
savaşsınlar; kim Allah yolunda savaşırken, öldürülür ya da galip gelirse ona
büyük bir ecir vereceğiz.
(NİSA SURESİ / 74)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz, bizi halkı zalim olan bu
ülkeden çıkar, bize katından bir veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından
bir yardım eden yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf bırakılmışlar
adına savaşmıyorsunuz?
(NİSA SURESİ / 75)
İman edenler Allah yolunda savaşırlar; inkar edenler ise tağut yolunda
savaşırlar öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın. Hiç şüphesiz, şeytanın
hileli-düzeni pek zayıftır.
(NİSA SURESİ / 76)
Kendilerine; "Elinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin"
denenleri görmedin mi? Oysa savaş üzerlerine yazıldığında, onlardan bir grup,
insanlardan Allah'tan korkar gibi- hatta daha da şiddetli bir korkuyla- korkuya
kapılıyorlar ve: "Rabbimiz, ne diye savaşı üzerimize yazdın, bizi yakın
bir zamana ertelemeli değil miydin?" dediler. De ki: "Dünyanın metaı
azdır, ahiret, ise muttakiler için daha hayırlıdır ve siz 'bir hurma
çekirdeğindeki ip-ince bir iplik kadar' bile haksızlığa uğratılmayacaksınız."
(NİSA SURESİ / 77)
Artık sen Allah yolunda savaş, kendinden başkasıyla yükümlü tutulmayacaksın.
Mü'minleri hazırlayıp-teşvik et. Umulur ki Allah, küfredenlerin
ağır-baskılarını geri püskürtür. Allah, 'kahredici baskısıyla' daha zorlu, acı
sonuçlandırmasıyla da daha zorludur.
(NİSA SURESİ / 84)
Onlar, kendilerinin inkâra sapmaları gibi sizin de inkâra sapmanızı istediler.
Böylelikle bir olacaktınız. Öyleyse Allah yolunda hicret edinceye kadar
onlardan veliler (dostlar) edinmeyin. Şayet yine yüz çevirirlerse, artık onları
tutun ve her nerede ele geçirirseniz öldürün. Onlardan ne bir veli (dost)
edinin, ne de bir yardımcı.
(NİSA SURESİ / 89)
Mü'minlerden, özür olmaksızın oturanlar ile, Allah yolunda mallarıyla ve
canlarıyla cihad edenler eşit değildir. Allah, mallarıyla ve canlarıyla cihad
edenleri oturanlara göre derece olarak üstün kılmıştır. Tümüne güzelliği
(cenneti) va'detmiştir; ancak Allah, cihad edenleri oturanlara göre büyük bir
ecirle üstün kılmıştır.
(NİSA SURESİ / 95)
Yeryüzünde adım attığınızda (yolculuğa ya da savaşa çıktığınızda), kafirlerin
size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir
sakınca yoktur. Şüphesiz kafirler, sizin apaçık düşmanlarınızdır.
(NİSA SURESİ / 101)
İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte
dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde,
arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz
kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler,
size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız
(erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir
güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir
sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için
aşağılatıcı bir azab hazırlamıştır.
(NİSA SURESİ / 102)
(Düşmanınız olan) Topluluğu aramakta gevşeklik göstermeyin. Siz acı
çekiyorsanız, şüphesiz onlar da, sizin acı çektiğiniz gibi acı çekiyorlar. Oysa
siz, onların umud etmediklerini Allah'tan umuyorsunuz. Allah, bilendir, hüküm
ve hikmet sahibidir.
(NİSA SURESİ / 104)
Ey iman edenler, toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arka
çevirmeyin (savaştan kaçmayın).
(ENFAL SURESİ / 15)
Kim onlara böyle bir günde -yine savaşmak için bir yana çekilen ya da bir başka
bölüğe katılmak için yer tutanın dışında- arkasını çevirirse, gerçekten o,
Allah'tan bir gazaba uğramıştır ve onun barınma yeri cehennemdir. Ne kötü bir
yataktır o.
(ENFAL SURESİ / 16)
Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın.
Şayet vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir.
(ENFAL SURESİ / 39)
Ey iman edenler, bir toplulukla karşı karşıya geldiğiniz zaman, dayanıklık
gösterin ve Allah'ı çokca zikredin. Ki kurtuluş (felah) bulasınız.
(ENFAL SURESİ / 45)
Onlara karşı gücünüzün yettiği kadar kuvvet ve besili atlar hazırlayın.
Bununla, Allah'ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin
bilmeyip Allah'ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız. Allah
yolunda her ne infak ederseniz, size 'eksiksiz olarak ödenir' ve siz haksızlığa
uğratılmazsınız.
(ENFAL SURESİ / 60)
Ey Peygamber, mü'minleri savaşa karşı hazırlayıp-teşvik et. Eğer içinizde
sabreden yirmi (kişi) bulunursa, iki yüz (kişiyi) mağlub edebilirler. Ve eğer
içinizden yüz (sabırlı kişi) bulunursa, kâfirlerden binini yener. Çünkü onlar
(gerçeği) kavramayan bir topluluktur.
(ENFAL SURESİ / 65)
Şimdi, Allah sizden (yükünüzü) hafifletti ve sizde bir za'f olduğunu bildi.
Sizden yüz sabırlı (kişi) bulunursa, (onların) iki yüzünü bozguna uğratır; eğer
sizden bin (kişi) olursa, Allah'ın izniyle (onların) iki binini yener. Allah,
sabredenlerle beraberdir.
(ENFAL SURESİ / 66)
Hiç bir peygambere, yeryüzünde kesin bir zafer kazanıncaya kadar esir alması
yakışmaz. Siz dünyanın geçici yararını istiyorsunuz. Oysa Allah (size) ahireti
istemektedir. Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir.
(ENFAL SURESİ / 67)
Onlarla çarpışınız. Allah, onları sizin ellerinizle azablandırsın, hor ve
aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler topluluğunun
göğsünü şifaya kavuştursun.
(TEVBE SURESİ / 14)
Yoksa siz, içinizden cihad edenleri ve Allah'tan ve Resûlü'nden ve mü'minlerden
başka sır-dostu edinmeyenleri Allah 'bilip (ortaya) çıkarmadan'
bırakılıvereceğinizi mi sandınız? Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
(TEVBE SURESİ / 16)
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe
iman eden ve Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Bunlar)
Allah katında bir olmazlar. Allah zulmeden bir topluluğa hidayet vermez.
(TEVBE SURESİ / 19)
İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad
edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa'
erenler bunlardır.
(TEVBE SURESİ / 20)
De ki: "Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz,
kazandığınız mallar, az kâr getireceğinden korktuğunuz ticaret ve hoşunuza
giden evler, sizlere Allah'tan, O'nun Resûlü'nden ve O'nun yolunda cihad
etmekten daha sevimli ise, artık Allah'ın emri gelinceye kadar bekleyedurun.
Allah, fasıklar topluluğuna hidayet vermez.
(TEVBE SURESİ / 24)
Andolsun, Allah birçok yerlerde ve Huneyn gününde size yardım etti. Hani çok
sayıda oluşunuz sizi böbürlendirip-gururlandırmıştı, fakat size bir şey de
sağlayamamıştı. Yer ise, bütün genişliğine rağmen size dar gelmişti, sonra
arkanıza dönüp gerisin geri gitmiştiniz.
(TEVBE SURESİ / 25)
(Bundan) Sonra Allah, elçisi ile mü'minlerin üzerine 'güven duygusu ve huzur'
indirdi, sizin görmediğiniz orduları indirdi ve inkâr edenleri azablandırdı.
Bu, inkârcıların cezasıdır.
(TEVBE SURESİ / 26)
Kendilerine kitap verilenlerden, Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, Allah'ın
ve Resûlü'nün haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam'ı) din
edinmeyenlerle, küçük düşürülüp cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın.
(TEVBE SURESİ / 29)
Ey iman edenler, ne oldu ki size, Allah yolunda savaşa kuşanın denildiği zaman,
yer(iniz)de ağırlaşıp kaldınız? Ahiretten (cayıp) dünya hayatına mı razı
oldunuz? Ama ahirettekine (göre), bu dünya hayatının yararı pek azdır.
(TEVBE SURESİ / 38)
Eğer savaşa kuşanıp-çıkmazsanız, O sizi pek acı bir azabla azablandıracak ve
yerinize bir başka topluluğu getirip değiştirecektir. Siz O'na hiç bir şeyle
zarar veremezsiniz. Allah, her şeye güç yetirendir.
(TEVBE SURESİ / 39)
Hafif ve ağır savaşa kuşanıp çıkın ve Allah yolunda mallarınızla ve
canlarınızla cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
(TEVBE SURESİ / 41)