GÖÇEBE
OĞUZLARDA DEMOKRATİK DAVRANIŞ VE CİNSELLİK

DEMOKRATİK DAVRANIŞ
“Bunlar, deri çadırlarda oturan göçebe insanlar. Bir süre bir
yerde kalıp, sonra başka yere gidiyorlar. Yol üstünde bunlara ait çadırların
her yanda kurulu olduğunu görüyoruz. Yaşayışları güç ama kendileri de yollarını
yitirmiş eşekler gibi davranıyorlar. Onları Tanrı’ya bağlayan bir dinleri yok.
Mantıklarını da kullanmıyorlar. Başlarındakilere ‘Bey’ diyorlar. İçlerinden
biri Bey’e danışmak istediği zaman ona gidip, ‘Bey, falanca işte ne yapayım?’
diye soruyor. Ne yapacağına aralarında yaptıkları toplantıda hep birlikte karar
veriyorlar. Ama kararı verip uygulamaya geçeceklerinde, içlerinden en basit, en
aşağılık olanları bile ortaya çıkıp, karara karşı gelebiliyor.” Arthur Koestler, Onüçüncü Kabile, s. 40,
Say Yayınları, Mayıs 1984
CİNSELLİK
“Kadınları
ne kendi erkeklerinin ne de yabancıların yanında peçe kullanmıyor, vücutlarını
da örtmüyorlar. Bir gün bir Oğuz’un evinde oturuyorduk. Karısı da yanımızdaydı.
Biz konuşurken kadın bir ara vücudunun görünmemesi gereken bir tarafını açıp
kaşıdı… Hepimiz gördük. Hemen elimizle gözlerimizi kapatıp, ‘Aman Allahım sen
bize günah yazma’ diye yakardık. Kocası güldü. Çevirmenimize şunları söyledi:
‘Sizin önünüzde açılmamızın nedeni, gördüğünüz halde kendinizi tutmayı
öğrenesiniz diyedir. Çünkü ulaşamazsınız. Böyle olması gizli olup da elde
edilebilir olmasından iyidir.’ Zina bu insanlara çok yabancı. Ama birisinin
zina işlediğini öğrenirlerse, onu iki parçaya ayırıyorlar. Bunu yapmak için
günahkarı iki ağacın dallarına bağlıyorlar, sonra deviriyorlar ağaçları; o
zaman adam ikiye bölünüyor.” Arthur
Koestler, Onüçüncü Kabile, s. 40, 41, Say Yayınları, Mayıs 1984